TEKKEYE KİM MÜRİD ARAR?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
​Tekkeler kapanalı 92 yıl oldu.

Tekkeler kapanalı 92 yıl oldu. Tarîkat faaliyetleri de 92 yıldır – 1925’ten beri – kānûnen yasak. Ama mesele, tekkelerin kapısına kilit vurmakla bitmiyor. Yüzlerce yıllık tekke ve dergâh kültürü, değişik isimler altında devam ediyor.

Kültürel olarak dilimizde tekke, dergâh, mürid, mürşid gibi kelimelerin geçtiği birçok söz vardır, çünkü Türk-İslâm kültürü içinde bu kavramların önemli yeri vardır. Ancak yüzlerce yıllık fikrî ve amelî birikimi olan tekkeler 1925’ten önce fiilen kapanmıştı. Sayıları sâdece İstanbul’da 300’den fazla olan tekkeler, birkaç istisna hâriç, sosyolojik görevlerini yerine getirmekten âcizdi. Bir başka deyişle, halk buraları kafada bitirmişti.

Tekkeler toplumsal görevlerinden o kadar uzaklaşmışlardı ki, kelime anlamı “irâde sâhibi ve kendi irâdesiyle hareket eden” demek olan “mürid”, bu anlamın tam tersine irâdesini bir başkasına teslim etmiş kişiyi tanımlamak için kullanılır olmuştu. İçeri girerken ayakkabıyı kapının dışında bırakmak gibi, sözde müridler de irâdelerini, muhakemelerini, şahsî anlama kābiliyetlerini terk eden insanlar hâline gelmişti. Kendi şahsî ihtiyâcını bilmeden, verileni muhakeme etmeden kabul eden, ucuz menfaatler uğruna şahsiyetinden vazgeçen insanlara mürid denir olmuştu.

Bunun yanında, gidilecek yolu aydınlatan kişi demek olan “mürşid” ise, ne derse sorgusuz suâlsiz kabul edilen, sulta sâhibi kişi hâline gelmişti. Etrâfına kendisini eleştirmeyen, evet efendimci tipleri toplayanlar, yolu aydınlatmak bir yana, yolları karartıp insanları şarampole yuvarlatır olmuştu. Tekkeler de hiç hak etmedikleri bir hâle; kuruluş amaçlarının tam tersi işlerin yapıldığı kurumlar hâline gelmişti. Toplumu ayakta tutan, devrin sivil toplum kuruluşları olarak adlandırabileceğimiz tekke ve dergâhlar, kalabalıkların toplandığı ama kalite ve istikbâl derdinin taşınmadığı yerler durumundaydı. Toplumsal yükü taşımak yerine, topluma yük olmuşlardı, çünkü oralardaki insanlar da birbirine yük oluyordu. 

Mürid değilse aranan kim?

Keşke herkes irâde ve şahsiyet sâhibi gerçek birer mürid olabilse, deyip meselenin güncel tarafına değinelim.

Devir, kurulu düzene eklenip, çevrilen fıkırdaklara menfaatleri uğruna ses çıkarmayan, vatan ve milletin istikbâli adına tek bir fikri ve niyeti olmayan, rüzgârın estiği yöne yelken açan “irâdesizler”in devri değildir; olmamalıdır. 

Devir, herkesin birbirinin sırtına çıktığı, yükselenin alttakini unuttuğu, kendi menfaatlerini vatan gâilesi sanma devri değildir.

Devir, teşkilatçılığı adam toplayıp irâdesiz kalabalıklar oluşturma zannetme devri değildir. 

Devir, kapıdan ceplerini doldurmak isteyenlerin değil; bilakis aklı ve gönlü dolu, vatan, millet ve insanlık için fikri olanların girmesi gereken devirdir. Aranan ve aranması gereken tipoloji budur.

Devir, fikri olan, fikrini zikre yâni icraata dönüştürebilme yolları arayan, teşkilatçı, yol ve dava arkadaşlığı yapabileceklerin arandığı bir devirdir.

Devir, kim var dendiğinde sağına soluna bakmadan “ben varım” diyecek yüreklilikte olan, önemli isimlerle aynı kare fotoğrafta çıkma peşinde koşmayanların devridir.

Devir, kimlik ve makam peşinde koşmayan; ne ondan ne de bundan olmayanların devridir. Devir, dava için herkesi bir gören; hem ondan hem de bundan olanların devridir.