Alahan, Mersin ilinin en etkileyici arkeolojik miras alanlarının
başında gelmektedir. 17 yüzyılda Evliya Çelebi, Kal'ai
Takyanos (Diocletianus'un Kalesi) adıyla andığı bu kalıntılara
hayranlığını dile getirmiştir. Sıklıkla 'Alahan Manastırı' olarak
anılan bu Hristiyan yapı kompleksi, Mut (antik Claudiopolis)
ilçesinin 22 km kuzeyinde, yüksek bir dağın güney yamacında
Göksu Vadisi'ne hâkim konumdadır.
Bilim insanları, yapım evreleri hakkında hemfikir değilse de
kompleksin şekillenmesi ana hatlarıyla MS 5 yüzyılın ortası ile
6 yüzyılın ortası arasına yerleştirilebilir. İki terasa yayılan
yapılar kısmen kayaya oyulmuş, kısmen taş örgüsüyle inşa
edilmiştir. Üst terasta, güneyden anıtsal merdivenlerle ulaşılan
revaklı yol boyunca sıralanmış iki kilise (Batı ve Doğu
kiliseleri), bir vaftizhane işlevi bilinmeyen iki katlı bir yapı,
kilisesi de bulanan bir mağara kompleksi, küçük bir mezarlık
ve hamam bulunmaktadır.
Yolların Kesişim Noktası
Alt terastaki kalıntılar ise konaklamayla ilgili yapılara ait
olabilir. Alahan her ne kadar bugün ücra sayılabilecek bir
konumda gibi gözükse de aslında Anadolu Platosu'nu Akdeniz'e
bağlayan tarihi yollar ile yakından ilişkilidir. Orta Toroslar’ın
ana geçidi Sertavul'u aştıktan sonra Göksu Irmağı Vadisi
boyunca farklı rotalar izleyen yollar, Alahan yakınlarında
birleşir ve yeni güzergâhlara ayrılır. Arkeolojik araştırmalar, bu
Hristiyan merkezin küçük bir Roma dönemi kentinin
hinterlandında yer aldığını göstermiştir. Yamaçtaki kayaya oygu mezarlardaki korunmuş, MS 461–462
yıllarına tarihlenen iki yazıda bir konukevinden ve bir bekçiden
söz edilmektedir. Bu veri, Alahan'da MS 5 yüzyılın ortasında
yerleşildiğini göstermektedir. İlk dini yapı ise, yamaçtaki
mağara kompleksinin parçası olan bazilikal planlı kayaya oygu
şapeldir (7,5 x 7,7 m).
Batı Kilisesi
MS 5 yüzyılın ortasından hemen sonra, Batı Kilisesi şapelin
doğusuna inşa edilmiştir. Bu, üç nefli, galerili, basit bir
bazilikadır (16 x 36 m). Plan ve mekân anlayışındaki sadeliğin
tersine, yerel kireç taşından üretilmiş mimari plastik (örneğin
sütun başlıkları, stilobat, levhalar, konsollar) dikkat çekicidir.
Özellikle narteksten naosa geçişi sağlayan ortadaki büyük
kapının lento ve sövelerindeki Eski ve Yeni Ahit'e referans
veren figüratif kabartmalar, Alahan'ı Doğu Akdeniz'in
ikonografik gelenekleriyle ilişkilendirmektedir. Kapı
lentosunun merkezinde, madalyon içindeki İsa'yı taşıyan dört
kanatlı melekler (Kerubim) İsa'nın göğe yükselişini
betimlemektedir. Lentonun alt yüzüne işlenmiş olan tetramorf
(kanatlı dört yaratık) dört İncil yazarını simgelemektedir.
Karşılıklı iki sövedeki baş melek Mikhail ve Cebrail, ayakları
altındaki yaratıkları çiğneyerek Hristiyanlığın paganizme karşı
kazandığı zaferi anlatmaktadır.
Doğu Kilisesi
Yapı kompleksinin bir sonraki evresinde vaftizhane ve Koca
Kalesi adıyla da bilinen Doğu Kilisesi inşa edilmiştir.
Vaftizhane, haç biçimli vaftiz havuzu, altar tabanı ve
synthrononu, duvar resimleri ve hacılara ait grafitileri ile
dikkat çeken, iki nefli, bazilikal planlı bir yapıdır (15 x 23 m).
Bezemeleri açısından Batı Kilisesi'ne göre daha sade olan Doğu
Kilisesi ise, geç antik mimarlığın en ilginç yapıları arasındadır.
Üç nefli bu bazilikada, apsisin batısındaki bölümün üzerinde
üst örtüsünün niteliği bilinmeyen bir kule yükselmektedir.
Farklı araştırmacılar, bu yapı evresini MS 5 yüzyılın son
çeyreğine veya 6 yüzyılın ilk yarısına tarihlemektedir.
Alahan'daki Hristiyan merkezin son inşa evresinde, tüm bu
yapıları birbirine bağlayan revaklı yolun inşasına başlanmış;
ancak, hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Alahan, erken Hristiyanlık dönemi arkeolojisinde ve mimarlık
tarihinde birçok tartışmanın odağında yer almaktadır. Bu
tartışmaların ilki Alahan'daki kalıntıların işlevi ile ilgilidir.
1955-1972 yıllarında Alahan'da kazı ve araştırma yürüten
Michael Gough başkanlığındaki arkeoloji ekibi, bu kalıntıların
bir manastır olduğunu öne sürmüştür. Bu nedenle, hâlâ birçok
kaynakta bu kalıntılardan Alahan Manastırı olarak söz
edilmektedir.
Oysa 1990'lı yıllardan bu yana, Cyril Mango, Stephen Hill, daha
yakın zamanda ise Hugh Elton başta olmak üzere, Alahan'ın bir
hac ve şifa merkezi olarak kurulduğu fikri daha çok kabul
görmektedir. İkinci tartışma, yapıların tarihlendirilmesiyle,
dolayısıyla baniliğiyle ilgilidir. Yapı evreleri hakkında farklı
görüşler vardır. Gough ve ekibi, İmparator I. Leon (457–474)
döneminde başlayan inşaatın İsaurialı İmparator Zeno'nun
(474-491) cömert baniliğinde devam ettiğini düşünmektedir.
Daha yakın zamanlı araştırmalarda, ilk evre 451-462 yıllarına,
ikinci evre ise ya I. Iustinus (518–527) veya I. Iustinianus (527–
565) dönemine tarihlenmektedir. Yani, İsaurialı İmparator
Zeno'nun Alahan ile doğrudan ilişkisi belki de hiç yoktur.
Tartışmalı konulardan üçüncüsü Doğu Kilisesi'nin çatı
örtüsüyle ilişkilidir.
Apsisin batısındaki kule, taş örgü kubbeyle
mi yoksa piramit formlu ahşap çatıyla mı örtülüdür? Eğer çatı
örtüsü kubbeyse ve Gough'un iddia ettiği gibi kilise Zeno
dönemine tarihleniyorsa; bu, Doğu Kilisesi'nin kubbeli bazilika
olduğu anlamına gelir.
Bu varsayım, Alahan'ı Konstantinopolis'e, Doğu Kilisesi'ni de
532–537 yıllarında inşa edilen Hagia Sophia'ya bağlar.
İmparator İustinianus'un baniliğindeki Hagia Sophia, bazilika
formlu plan ile kubbenin bir araya geldiği, kubbeli bazilika
olarak adlandırılan kilise tipinin en üst noktasıdır. Hagia
Sophia'nın öncülleri var mıdır? Varsa nerede ve ne zaman
yapılmıştır? Eğer kubbe ile bazilikal form, Alahan Doğu
Kilisesi'nde (Ayatekla ve Dağpazarı'ndaki benzer örnekler gibi)
MS 5 yüzyılın son çeyreğinde bir araya getirildiyse, Hagia
Sophia'nın kökenlerini belki de İsauria kiliselerinde aramak
gerekir. İsaurialı yapı ustalarının 5 yüzyılın sonu ve 6 yüzyılın ilk
yarısında, Doğu Akdeniz'de ve hatta İtalya'da birçok projede
çalıştığını, ünlendiğini ve işleri için yüksek fiyatlar istediğini
yazılı kaynaklardan biliyoruz. Alahan'da görülen sıra dışı
mekânsal ve strüktürel uygulamalar, yapı ustalarının becerisini
örnekleyen yapılar ve gelişmiş taş işçiliğinin ürünü
kabartmalar, Alahan'ı herhangi bir kırsal kompleks olmaktan
çıkarıp, geç antik çağ mimarlığında ve sanatında ünik bir
konuma yerleştirmektedir.
Alahan, MS 5 ve 6 yüzyıllarda Doğu Akdeniz'de gözlemlenen
yenilikçi mimarlığın ve yerel yapı geleneklerinin kilit
taşlarından birisidir.
Alahan'daki yapıların tarihleri, işlevleri,
banileri, mimari özellikleri tartışmalı olsa bile, İmparatorluk
başkenti Konstantinopolis'in 6 yüzyıldaki mimari ürünlerini
anlamlandırmanın yolu, Toros Dağlarında korunmuş yapı
tekniklerinden, mekân anlayışından ve strüktürel çözümlerden
geçmektedir.
2000 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde
olan 'Alahan Manastırı' dünya mimarlık mirasının çok az
bilinen ama bir o kadar da özgün örnekleri arasındadır.
UNESCO'nun 1972 tarihli Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının
Korunmasına Dair Sözleşmesi'nde tanımlanan, 'mimarileri,
uyumlulukları veya arazi üzerindeki yerleri nedeniyle tarih,
sanat ve bilim açısından istisnai evrensel değere sahip'
tanımına uymaktadır.
Alahan, Dünya Mirası Listesi'ne katılmak için belirlenen
kültürel kriterlerin ilk dördüne birebir uymaktadır: Yapı
kompleksindeki mimari plastik örnekleri ve Doğu Kilisesi'nin
tasarımı insanoğlunun yaratıcı dehasının örneğidir (Kriter 1).
Hagia Sophia ile Doğu Kilisesi arasındaki mimari ilişki, insanlar
arasındaki bilgi alışverişine işaret eder (Kriter 2). Mimarlık
tarihinde önemli bir aşamayı temsil eden kubbeli bazilika yapı
türü için Doğu Kilisesi istisnai bir örnektir (Kriter 4). Alahan
Hristiyan kompleksi, yok olmuş bir medeniyetin istisnai
tanığıdır (Kriter 3). Bu özellikleriyle Alahan, üstün evrensel
değerlere sahip kültürel bir alandır.
Metin: Doç. Dr. Günder Varinlioğlu (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat Anabilim Dalı)
Fotoğraflar: İsmail Şahinbaş