Sağlık Kaynak: (İHA) 17.11.2016 15:29 Güncelleme: 17.11.2016 16:43

"Bu aceleciİ bebeklerimizi yaşatmak için bizler çok uğraşıyoruz"

Sağlık Bakanı Receğ Akdağ, "Ben Sağlık Bakanı olarak yeni doğancılara açık çek veriyorum, ne ihtiyacınız varsa hepsini görmeye hazırım ve buna gücümüzün yettiğini de biliyorum" dedi. Her yıl dünyada yaklaşık 13 milyon, Türkiye'de de yaklaşık 150 bin prematüre bebek dünyaya geliyor...
"Bu aceleciİ bebeklerimizi yaşatmak için bizler çok uğraşıyoruz"
Sağlık Bakanı Receğ Akdağ, "Ben Sağlık Bakanı olarak yeni doğancılara açık çek veriyorum, ne ihtiyacınız varsa hepsini görmeye hazırım ve buna gücümüzün yettiğini de biliyorum" dedi.

Her yıl dünyada yaklaşık 13 milyon, Türkiye’de de yaklaşık 150 bin prematüre bebek dünyaya geliyor. Bu bebeklerin sorunlarına dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için Türkiye’de ve dünyada kutlanan 17 Kasım Dünya Prematüre Günü, Ankara’da Türk Neonatoloji Derneği’nin düzenlediği etkinlikle kutlandı. Programa katılan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Bugün bebeklerimiz için buradayız. Cenab-ı Hak onları dünyaya, bizim aramıza biraz daha erken yolluyor. Bizler de bu işe gönül vermiş birileri olarak onların hayata tutunmasını, sağlıklı bir biçimde yaşamlarını devam ettirmesini sağlamak için vesile olmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok şerefli bir vazife, çok kutsal bir vazifedir. Hekimliğin kendisi zaten ya da sağlık hizmetlerinin kendisi hemşiresiyle, hekimiyle ve diğer bütün sağlık çalışanlarıyla doğrudan insana hizmet mesleği olduğu için çok kıymetlidir. Anca ben şunu her zaman söyledim, ben kendimde çocuk hekimiyim, ama yeni doğancıların benim gönlümde her zaman ayrı bir yeri oldu. Yeni doğan vesilesiyle, yeni doğan bebeklerle, şu pırıl pırıl dünya tatlısı yavrularımızla hayatı boyunca büyük bir fedakarlıkla ilgilenen yeni doğan uzmanları, uzmanlık öğrencileri, çocuk hekimleri, hemşireleri, onların bakımı yapan diğer kim varsa hepsi benim için bu mesleğin en kıymetli insanlarıdır, bizim göz bebeğimizdir. Aslında yeni doğanla ilgilenmek, özellikle prematüre doğmuş bir bebekle, erken doğmuş ya da düşük doğum ağırlıklı olan bir bebekle ilgilenmek bir tarafıyla zor ama öbür tarafıyla da gerçekten mükemmel bir iştir. Gönlünü bu işe vermeyen kişilerin sadece profesyonellikten dolayı meseleye yeterince sahip olacaklarına hiç inanmadım. Bir kişi hekim olmak için yola çıktığında, tıp öğrencisi olduğunda, bunun peşine çocuk sağlığı ve hastalıklarında uzmanlık öğrencisi yani asistan olduğunda eğer yeni doğana gönül vermişse anlayın ki onun gönlü hem çok yufkadır hem de tam bir insan sevgisiyle dolmuştur. Bunun için güzel iş yapan yeni doğancılar bugün de bizi çok güzel bir buluşmayla karşı karşıya getirdiler” şeklinde konuştu.



“BU MESELENİN ÜSTÜNDE HASSASİYETLE DURACAĞIZ"

Türkiye’nin de bu hususta büyük bir mesafe almış durumda olduğunu vurgulayan Akdağ, “Bu meselenin kıymetini aslında en iyi aileler bilir. Günlerce, haftalarca bebeklerinin başında heyecanla ve bir o kadar endişeyle, bir o kadar umutla onların büyümesini beklediler. Şükürler olsun ki bugün Türkiye’de bu hususta büyük bir mesafe almış durumdayız, Türkiye artık dünün Türkiye’si değil. Bizim gelir durumumuzda, gelişmişlik durumumuzda olan ülkelerde yeni doğan bebeklerdeki ölüm oranı bizdekinin iki katı. Kişi başına gelirin Türkiye’nin iki misli üç misli olan ülkelerin seviyesine yakınız. Üstelik de o ülkelerde doğum sayısı çok az, Türkiye’yle kıyaslanmayacak kadar az, tabi doğum sayısı fazla olduğundan, özellikle kırsalda yaşayan vatandaşlarımızın da varlığı dikkate alındığında işin ne kadar zorlaştığı anlaşılıyor. Kaldı ki yeni doğan uzmanlığı meselesi Türkiye’de sayı açısında da verilen eğitimler açısından da hala gelişmeye muhtaç. Bu meselenin üstünde hassasiyetle duracağız. Hem sayıların arttırılması için hem dağılımın biraz daha düzeltilmesi için. Bugün Türkiye’de 338 yeni doğan uzmanımız var. Ama Marmara Bölgesi’nde bu uzmanlarımızın yüzde 32’si varken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 5’i var. Ve Güneydoğu’da daha fazla yeni doğum var, orada daha fazla olması gerekir. Bizimde hoşumuza gitmeyen, hekimlerimizi de çok hoşnut etmeyen zorunlu devlet hizmetleri koyuyoruz, başka bir çaresi yok. Ben bugün buradan Sağlık Bakanı olarak yeni doğancılara açık çek veriyorum, ne ihtiyacınız varsa, üniversite hastanelerinde, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde her nerede ise kapım her zaman açık. Ne ihtiyacınız varsa hepsini görmeye hazırım ve buna gücümüzün yettiğini de biliyorum” ifadelerini kullandı.



"BU ACELECİ BEBEKLERİMİZİ YAŞATMAK İÇİN BİZLER ÇOK UĞRAŞIYORUZ"


Prematüre Günü’nün kutlamasının önemine dikkat çeken Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç ise, “Bu aceleci bebeklerimizi yaşatmak için bizler çok uğraşıyoruz, kendileri yaşama var gücüyle tutunuyorlar ve aileler de bebekleriyle bizim yanımızda bu uzun süreci birlikte yaşıyorlar. İşte 17 Kasım Dünya Prematüre Günü’nün kutlamasının nedeni de bu. Bu günün amacı prematüre ailelerle bir araya gelmek, onlarla dayanışma içinde olmak. Bizim amacımız bu bebekleri yaşamak ama sadece yaşatmak değil, kaliteli bir yaşam sunmak ve akranlarıyla boy ölçüşecek hale getirmek. Bu bebeklere ilk günden itibaren verdiğimiz oksijenin, basıncın, yeni doğum ünitesinde izlediğimiz sürece her şeyi çok dikkatli yapmak zorundayız. Hatalar bu bebeklerin ilerideki fiziksel ve zihinsel gelişimlerini etkileyebilir. Özetle çok yol aldık, çok yol alacağız. Bu yüzden yürümek değil koşmamız lazım” dedi.



"İLK GÖRDÜĞÜMDE YAŞAYACAĞINI SANMIYORDUM"

Prematüre olarak dünyaya gelen 4 yaşındaki Beste Kümüş’ün babası Hüseyin Kümüş, "Kızım 27 haftalık doğdu. Eşim rahatsızlık geçirmişti daha önceden. Kuvözle Ankara Hastanesine getirdik, burada 45 gün kuvözde kalmıştı, o sırada eşim de Atatürk Hastanesinde kemoterapi görüyordu. Çok zor bir zaman oldu. Ben ambulansta kuvözde ilk gördüğümde yaşayacağını sanmıyordum, o kadar küçük geldi ki gözüme, ben imkanı yok diyordum. Doktorlarımızın hepsi sağolsun hepsi baktılar, çok şükür iyileştik hiçbir sorunumuz da yok. Şu anda 2 yaşını geçti, 3’e girecek" diye konuştu.



"İNSANLARIN FARKLI OLMASI ÇOK GÜZEL"

28 haftalık doğan ikizlerin annesi Ayşegül Akkaya ise şunları kaydetti:

"Biri 670 gram doğdu, kalp hastası. Diğeri de bin 225 gram doğdu. Bin 225 gram doğan bebeğim 61 gün yoğun bakımda yattı, diğeri de 125 gün yattı, o kalp hastası. Çok zorlu bir süreçti. Çok şükür bitti artık dışarıdayız, bugünlere geldik. Dün 5 aylık oldular. Büyük bebeğimin çok şükür sıkıntısı yok. Çağan’ın primal atrezisi var. Büyüyünce bir ameliyat geçirmesi gerekiyor, 1,5 yaş civarında. Şimdilik bekliyoruz. İnsanların farkında olması çok güzel, emin ellerde olmaları çok önemli. Yeni doğan doktoru, yeni doğan hemşireleri kesinlikle çok önemli. Onlar iyi ki varlar."