Sanat hayatın nefesi ise Yücel Canyaran hayatın curcunası içinde nefes alma noktaları oluşturan bir sanat gönüllüsü. Caddebostan Kültür Merkezi’nde 10 yıl Genel Sanat Yönetmenliğini yapmanın yanı sıra "Çocuklar Notalarla Buluşuyor" projesinde, Kadıköy Çocuk Sanat Merkezi’nde ya da Gençlik Sanat Merkezin de de Yönetmen olarak karşımıza çıktı.
Her
yaştan genç ve genç hisseden yetişkinlerin sanatla ilişki kurmasına,
hayatlarına estetik katmasına yardımcı oldu.
Bodrum
D-Marin Uluslararası Klasik Müzik Festivali'nin Genel Sanat Yönetmeni olarak
kuruma uluslararası ödüller kazandırmanın yanı sıra Bodrum'da dünyanın en
prestijli solist, şef ve orkestralarını, Türk izleyicisi ile buluşturdu.
Sanatın
halk üzerindeki etkisini her fırsatta parlatan Canyaran, bu defa daha yoğun
olarak çocuklarla atölyelerde…
"Klasik Müzikle Tanış" atölye çalışmaları
nedir?
Sanatla tanışmanın ilk durağı "Klasik
Müzikle Tanış!" atölyeleri.
Müzik; diğer sanat dalları arasında insana
belki de en çabuk etki etme fırsatı sunan, benim tüm hayatıma ve kariyerime
daha yoğun olarak yön veren bir dünya. Müziğin şifalandırıcı etkisi,
birleştirici etkisi, yaydığı rezonansın insan bünyesindeki olumlu sonuçları
beni küçüklüğümden bu yana çok etkilemiştir. Müzik deyip geçmemek, maruz
kalınan rezonansı özenle seçmek gerektiğini savunanlardanım.
Bu anlamda genel olarak sanatı sevmek, sanata
yakın durmak, sanatın ruhu etkilemesine alan açmak gerçekten önemli bir
seçimse, ki biz buna çok inanıyoruz; o zaman müziğin bu sihirli kapının
anahtarı olduğunu ve sihrinin de çok seslilikten yani evrensellikten geldiğini
fark ettirmek için "Klasik Müzikle Tanış!" atölye çalışmaları.
“BİLİNÇLİ
BÜYÜTME”
Çocuk ne görürse onu yansıtır denir. Çocuklara dair
etkinliklerin çoğunda müzik olarak pop şarkıları kullanılıyor. Servis
şoförlerinden tiyatro müziklerine değin pop şarkılarıyla kodlanıyorlar. Popüler
müziğin eğlencesi ve kolay ritminden sonra klasik müziğe tepkileri ne oluyor?
Çocukluk dönemi insan hayatının sanırım insan
olmaya en yoğun olarak yaklaştığı dönem. Belki bin yıllardır "çocuk"
deyip geçiştirilmiş, fazla düşünülmemiş, derin anlamlar yüklenmemiş bir dönem.
İstisnai aileler ve toplum yapısında alışılagelmiş olanın tersine, hiç de
geçiştirilecek değil, ilmek ilmek örüntülenmesi gereken bir dönem.
"Çocuktur anlamaz", "çocuktur geçiştir gitsin", "çocuk
kandırılarak idare edilir" yerleşik tutumu yavaş yavaş yerini bilinçli
büyütmeye, çocuğun çok değerli ve birey olduğunu kabul eden davranışlara
bırakıyor. Böylesi en doğru olan ve hayatın herkese eşit olarak sunduğu belki
de tek kavram olan "zaman"ın hakkını en güzel veren bir bakış açısı.
Düşünün, kocaman kristal bir ayna var
karşınızda ama siz onun önüne bir perde çekiyorsunuz, o daha yansıtamaz diye
bakıyorsunuz. Oysa ışıl ışıl yansımalara açık. Hangi manzaraya çevirirseniz onu
çoğaltma potansiyeli sonsuz güce sahip.
Basit ve rastgele olanı değil, ideal olduğunu
düşündüğünüzü sunun aynaya, o bunu hemen yansıtacaktır.
Biz atölyelerimizde bunu çok net olarak
görebiliyoruz. Bu nedenle atölyelere ailelerin birlikte katılmasını öneriyoruz,
ebeveynler o deneyimi yaşasın, çocuğuna yansılttığımızı nasıl geri yansımayla
alıyoruz bunu canlı canlı deneyimlesinler istiyoruz.
Sonuç gerçekten çok başarılı ve çok doğru bir
yöntem sunduğumuzu onlar da farkındalar. Hem tavsiye ettiğimiz yolu seviyorlar,
hem de çocuklarıyla dolu dolu ve sahici ortak paylaşım yaşıyorlar.
Ez cümle, sadece çocukların değil,
yetişkinlerin de atölyelerimizde eğlenerek yeni bilgiler öğrenmenin mutluluğunu
yaşamaları bizim en büyük ödülümüz.
“DÜŞÜNEN
RUHTAN YÜKSELEN ENERJİ”
Eğitimci - Yazar Neşe Oğuzsoy'un çocuk kitapları var.
Biraz bu seriyle ilgili de bilgi alalım sizden. Ve bu kitaplar atölyelerde
kullanılıyor mu?
Neşe Oğuzsoy, akademik kimliğinden çok önce
müthiş yaratıcı ruhuyla beni her gün şaşırtmaya devam ediyor. Bence bir
eğitimcide olması gereken idealizmin doruklarında. Şartlar ne olursa olsun,
Neşe Hanım bilgi ve becerilerini çocuklara en ana damardan, en doğal haliyle ve
kendi yöntemlerinden hiç şaşmadan aktarmayı başarıyor. Bu da eksik oluversin
demiyor, her detaya hakim ve her çocuk eşit koşullarda eşit oranda öğrensin
istiyor. Çok kişi çocuk hikayeleri yazabilir, ancak yazdığını çocuğun bünyesine
şırıngalamak özel bir yetenek ve idealizm ister.
20 yılı aşkın süredir Doğan Çocuk'tan 4
milyona yakın çocuğa ulaşan "Klasik Müzik Masalları" serisi bence
okuru için çok değerli bir başlangıç adımı. "Ne yaparım da, çocuklara
klasik müziği sevdiririm?" diye düşünen bir ruhtan yükselen bu enerji, 20
yıl sonra bambaşka bir formatla bu kez interaktif olarak, yazarın kendisinin
bizzat aktarımı yoluyla oyunlaşıyor. Gerçekten çok kıymetli olduğunu
düşünüyorum. Atölyeye katılmadan, ya da katıldıktan sonra kitabı okumak ve
içerdiği QR koduyla dinlemek, tekrar tekrar dinlemek tohumların toprakla
buluşması demek. Sonucun sağlıklı taptaze bir filize dönüşmemesi mümkün değil.
6 aydır objektif olarak öğrencileri izliyorum. Sonuç tek kelime ile harika!
Siz bu projenin neresindesiniz? Ve nasıl bir katkı
sunuyorsunuz?
Beni bu oluşuma ortak eden değerli opera
sanatçısı arkadaşım Özay Günay oldu. Kendisine müteşekkirim. Özay ile yıllara
dayanan sanatsal paylaşım ve dostluğumuz var. Birbirimizi iyi anladığımızı
zannediyorum. Ben yıllarca yönetmen tarafında yetişkinler, çocuklar ve gençler
için üretmeye çabalarken; Özay Hanım da operada sanatıyla, duruşuyla, özenli
anneliği ile örnek alınası biri. Sanatçının alnında ışığı hisseden ve yayan
örneklerinden. Sanatın gücünü halka, izleyicisine geçirmek için mücadele eden
bir yaklaşımı var. Neşe Oğuzsoy'un kitaplarını atölyeleştirmek istediğini
öğrenmiş ve birlikte uyumlu bir iş çıkartabileceğimizi düşünmüş, kıymetli
zamanı ayırıp bizi buluşturdu.
Gerçekten de teşhisinde haklıydı, Neşe Hanım
ve ben tecrübelerimizi kendi kulvarlarımızda çocuklar için faydaya
dönüştürebiliyoruz.
Projenin tüm artistik detayları, stratejik
planlaması bana emanet.