Vakıf Katılım web
Kültür Sanat 09.07.2019 13:27

'Sinema tarihinin ayıbı'

Antalya Film Festivali'nden kaldırılan 'Ulusal Yarışma'yı aynı isimle iki yıldır İstanbul'da düzenleyen ve ulusal yarışmanın bu yıl Antalya'ya geri dönmesine öncülük eden yönetmen Kaan Müjdeci kendisine 1 TL'lik dava açan yapımcı Zeynep Özbatur'a tepkili: 'Dava sinema tarihine ayıp olarak yazılacaktır'
'Sinema tarihinin ayıbı'

Antalya Uluslararası Film Festivali’nden ulusal yarışmanın kaldırılmasını protesto etmek için ‘Ulusal Yarışma’ adıyla İstanbul’da düzenlenmesine öncülük eden ünlü yönetmen Kaan Müjdeci, yapımcı Zeynep Özbatur Atakan’ın şikayetiyle kendisi hakkında açılan davaya tepki gösterdi. Yarışmanın kaldırılmasına karşı bir protesto eylemi olarak festivalin sitesini kopyaladıklarını, festival sitesinde yer alan fotoğrafları kullandıklarını belirten Müjdeci ilk derece mahkemede 5 Temmuz’da aleyhine sonuçlanan 1 TL’lik davanın Türkiye sinema tarihine ‘ayıp’ olarak yazılacağını belirtti. Müjdeci, davaya üst mahkemede itiraz edeceğini açıkladı.

İlk filmi ‘Sivas’ ile Venedik Film Festivali’nde jüri özel ödülü kazanan ve yeni filmi ‘Iguana Tokyo’nun çekimlerini tamamlayan Kaan Müjdeci, Antalya Film Festivali’nden kaldırılan geleneksel ulusal yarışmanın festivale geri dönmesi için aktif olarak çalışıyordu. Kadir İnanır’dan, Fatma Girik, Hazar Ergüçlü ve Onur Saylak’a sektörün önde gelen tüm isimlerinin desteğini alan Müjdeci, bu amaçla iki yıl boyunca İstanbul’da ‘Ulusal Yarışma’ adıyla Türk filmlerinin yarışıp ödüllendirildiği organizasyona öncülük etmişti. Ulusal yarışmanın bu yıl 56. kez düzenlenecek Antalya Film Festivali’ne yeniden yapılacağı açıklandı.
Kaan Müjdeci’nin Zeynep Özbatur Atakan’ın açtığı davaya ilişkin avukatı aracılığıyla yaptığı açıklama metni şöyle:
‘’Zeynep Özbatur Atakan tarafından hakkımda açılmış 1 TL tutarındaki manevi tazminat davası ilk derece mahkemesinde 5 Temmuz tarihinde karara bağlanmış, Mahkeme bu aşamada henüz kararın gerekçesini açıklamamış ancak davanın kabulüne hükmetmiştir.Her ne kadar gerekçesi henüz açıklanmamış, dolayısıyla bir üst mahkemede yapacağımız hukuki itiraza ilişkin esasların belirlememizin beklenmediği, kararın da hukuken kesinleşmediği bu noktada makul olmasa da, karşı tarafın kamuyu yanlış bilgilendirme ve yönlendirme eğilimi nedeniyle dava ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapmak zorunluluğu doğmuştur;
Zeynep Özbatur Atakan davada, antalyaff.net isimli web sitesinde fotoğraflarının kullanıldığını, gerçekte söylemediği cümlelerin söylenmiş gibi gösterildiğini belirterek, bu yolla itibarının sarsıldığını ve kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ancak bu iddialar tarafımızca kabul edilmemiştir. Zira, söz konusu fotoğraflar Atakan’ın özel yaşamına ilişkin veya kişisel sosyal medya profillerinden alınmış değil, doğrudan Antalya Film Festivali resmi sitesinden alınmış, dolayısıyla Film Festivali ile ilgili bulunduğu konum sebebiyle davaya konu sitede yer almıştır. Burada önemle belirtmek gerekir ki, kamuya mal olmuş kişilerin özel yaşantısına ait olmayan bu türden fotoğrafların kullanılması için izin alınması yönünde yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır, diğer deyişle izne ihtiyaç yoktur. Diğer yandan davaya konu sitede, bu site içeriğinin tamamen Antalya Film Festivali’nden Ulusal Yarışma bölümünün kaldırılmasına ilişkin bir eleştiri olarak, ironi/hiciv maksatlı olduğu, gerçek kişiler veya kurumlarla bir ilişkisinin olmadığı açık bir uyarı olarak yer almıştır. Dolayısıyla ne kamuyu yanıltmak ne de Zeynep Özbatur Atakan’ın itibarını sarsmak, onu rencide etmek üzere tasarlanmadığı ortadadır. Hal böyleyken, kendisinin sadece festivaldeki görevi nedeniyle dahil edildiği bir mizah işindeki eleştiriye bu denli tahammülsüzlük göstermek, bununla ilgili dava açmak, yargıyı böyle bir konuda meşgul etmek kısmını kamunun takdirine bırakıyoruz. Bunlarla birlikte ifade özgürlüğü de en az kişilik hakları kadar önemli, ulusal ve uluslararası hukuk ile güvence altına alınmış bir haktır. Özellikle ülkemizde bu hakkın demokratik bir toplum için ne kadar temel bir değer olduğu izahtan varestedir. Bu bakımdan esasen, dava süreci içerisinde de Mahkeme’ye gerek ulusal içtihat gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’den içtihadi örneklerle, kişilik hakları ve ifade özgürlüğünün sık sık bu türden çatışmalara konu olabileceğini ancak hakaret, küçük düşürme, aşağılama benzeri bir amaç ve içeriği haiz olmayan düşünce açıklamalarında ifade özgürlüğünün (eleştrininin) sınırlarının aşılmadığının kabul edilmesi gerektiğini ortaya koyduk. Şu aşamada halen daha aynı ısrarda ve görüşte olduğumuzu belirtmek isteriz. Nitekim başta da belirtmiş olduğumuz üzere gerekçeli kararın açıklanmasıyla birlikte üst mahkemede temyiz hakkımızı kullanacağız. Yine söz konusu internet sitesine erişimin engellenmesi sebebiyle Anayasa Mahkemesi nezdinde de ifade özgürlüğü ihlali konulu bir başvurumuz mevcuttur. Sonuç olarak, yasal süreç devam etmekte olup, işbu açıklamayı tarafımızca yalnızca kamunun yanlış ve gerçekten uzak bilgilendirlme ihtimaline karşı kaleme aldığımızı paylaşmak isteriz.’’