Vakıf Katılım web
Röportaj 15.03.2017 03:00 Güncelleme: 14.03.2017 23:29

Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis: Milli tarım projesi'nden çok umutluyum

Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis:  Milli tarım projesi'nden çok umutluyum

Neşe BERBER

Mehmet Reis,“Reis Gıda,1981 yılında bu topraklardan dünyaya yayılan global bir kuru gıda markası. Çiftçilerimizin el emeği göz nuru olan pirinç ve bakliyat üretimleri, “Reis” markası ile 4 kıtada 22 ülkeye ihraç ediliyor. Dünya markaları ile rekabet etmek oldukça zor. Önemli olan oralarda olabilmek. 2000 yılında Kastamonu Taşköprü’de sarımsak fabrikası kurdum.” diyerek “Gençlerimizi tarım ve hayvancılığa yönlendirelim” diye ekledi.

reis3

Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Başbakan Yıldırım daha sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan “Milli Tarım Projesi”nden çok umutlu olduğunu belirterek ülkemizdeki tarımın ekonomiye olan katkıları hakkında  YeniBirlik’e konuştu.  Reis, “Toprağımıza yerli tohumlarımıza sahip çıkalım. Onlarla ekim yapalım. Gençlerimizi tarım ve hayvancılığa yönlendirelim, herkes köyünde ekim yapsın, şehirlere göç dursun, kendi topraklarında çalışarak şehirlerde kazanacaklarından daha fazlasını tarım yaparak kazanabilirsiniz” diye konuştu.

Türkiye’de üretilen ürünleri yurtdışındaki ürünler ile kıyaslarsak fark nedir?

Bizim ülkemizde üretilen ürünlerin tohumları, Mezopotamya’da üretilmiş, Orta Asya’dan gelmiş dünyanın en eski tohumları ve bunlar hala Türkiye’de var. Bu ürünler dünya ülkeleri tarafından talep görüyor. Kırmızı mercimek gibi Türkiye’de yetişen ürünleri yurtdışına gönderiyoruz. Bugün Amerika ve Kanada tarım ürünlerinde söz sahibi ülkeler. Amerika’nın bugün 108,2 milyar dolar dış satışı var. Kanada’nın 45-50 milyar dolar satışı var. Almanya, Hollanda, İspanya’da tarım ürünleri ihracında oldukça ileride. Her yıl gıda fiyatları artacak. Bunu çok iyi değerlendirmek lazım. Bakın bu ülkelerin gelişmişliklerinin altında tarıma verdikleri önem var. 

Mayıs 2013 tarihinde, İstanbul Esenyurt’taki 9 bin 500 metrekare kapalı alanı olan yeni fabrikasına taşındı ve tesiste yaptığı ilave yatırımla, pirinç ve bakliyatta yıllık üretim kapasitesi 70 bin tonu buldu.

 Dünyaca meşhur Taşköprü sarımsağının fiyatı neden pahalı?

Taşköprü sarımsağı dünyada bir numara, üzerine yok. Demir ve kükürt oranının fazla olması nedeniyle besin değeri çok yüksek. Taşköprü’de üretilen bir diş sarımsak, diğer üretilen bir baş sarımsağa bedeldir. Dünya piyasalarına Çin hakim. Bizim fiyatlarımız yüksek. Bu yüzden dünya piyasalarına fiyatlarımız tutmuyor. 

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

Amerika 1981’den beri Türkiye’ye pirinç satıyor. Türkiye’den Amerika’ya Gönen baldoyu veya Osmancık pirinç ihraç ediyoruz. Bu çok önemli. Örneğin Türkiye Kanada’dan yeşil mercimek ithal ediyor. Biz de Kanada’ya yeşil mercimek gönderiyoruz. Amerika’da 1500 satış noktasında varız. Dünyada 20 bin noktada bize ait milli tohumlarımızdan üretilen ürünleri oralara gönderiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız ile Ak Parti kurulmadan önce bir araya gelmiştik.  Tarım ile ilgili yaklaşık ikibuçuk saat konuştuk. Kendilerine anlattım. İnanıyorum ki; önümüzdeki dönem içerisinde Türkiye tarımda büyük bir hamle yapacaktır. Milli Tarım Projesi’ni açıklamış olmasınıda buna bağlıyorum. Buna dayanarak çok ümitliyim. Sayın Cumhurbaşkanımızdan da bunu talep ediyorum. Topraklarımızı geri istiyoruz. Bu topraklarımıza artık bakliyat ekilsin. Dünyada bakliyata yöneliş var. Artık sağlık açısından, ekonomi açısından, tüketim alışkanlıkları değişti dolayısıyla bakliyata yöneliş var. Biz de milli tohumlarımızla kendi halkımızı sağlıklı yaşamasını sağlamak  açısından, bakliyat üretelim. 2009 yılında Türkiye’de obezitenin hızla arttığını gösteren bir araştırma yapmıştık.  Bunun üzerine bir mektup yazdım. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Obezite bir çok hastalığın ana nedenidir’ diye Başbakanlığı döneminde bir genelge imzaladı. 

Obezite ile mücadele kampanyasını başlattık. ‘Geleneksel Lezzetler Sağlıklı Nesiller’, ‘Abur Cubur Olacağı Budur’, ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ ve ‘Ev Yemeği Sofrada Hesap Ortada’ kampanyalarını düzenledik. 

Topraklarımızın verimli olması için neler yapılmalı?

Topraklarımızı gübreleme, ilaçlama, yanlış sulama ile kesinlikle verimsiz hale getirmeyeceğiz. Kendi yeraltı ve yerüstü sularımızı kirletmeyeceğiz. Tasarruflu kullanacağız. Tarım alanlarındaki işçi sayımızı artırmak için biz tarıma önem vermek zorundayız. Suyumuzu  ve topraklarımızı koruma altına almalıyız. 

Topraklarını şehirlere giderek terkedenlere ne önerirsiniz?

Muhakkak, insanların kırsal kesimlerde yaşayabilmesi ve tarım yapabilmesi için bu alanlarda istihdam alanları yaratmamız lazım. 

İki örnek vermek isterim; İnebolu’da hiçbir destek almadan, onbeş yıl önce bir yatırım yaparak, özel idarenin yerlerini altmışbeş kişi bir araya getirerek,  ciddi bir yatırım yaparak, bir turizm işletmesi haline getirdim. Ayrılırken de ortaklarıma kar dağıttım. Bu bir pilot çalışmadır. Devletten hiçbir destek almadan demek ki Karadeniz’e de turizm yapılabiliyormuş. 

İkinci bir proje Taşköprü’de sarımsaklar nehirlere dökülüyordu, oraya gidip bir yatırım yaptık. Kastamonu Taşköprü’de ‘İyi Tarım Uygulaması’ projesini başlattık. Aynı yıl, Yılın Sosyal Sorumluluk ödülüne layık görüldük. T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından obeziteyle yaptığı mücadeleden dolayı, Obezite ile Mücadele Teşekkür Plaketi verildi. Üretimden vazgeçen çiftçi o günden sonra üretime devam etti. Göçü tersine çevirdik. İnsanlar memleketine döndü. Sarımsak üretmeye başladı. Tarım alanlarımız tarım dışında kullanılmamalıdır. Genç nüfusu tarıma yönlendirecek hamleler yapmalıyız. 

Anadolu’dan şehirlere gelip asgari ücretle çalışıyorlar, oysa ki basit bir hesapla kendi topraklarında on ton nohut üretseler, yılda 60-70 bin TL kazanırlar. Buna yönlendirmeliyiz. 

Ben üniversitelere söyleşilere gidiyorum. Oradaki öğrencilere diyorum ki;  ‘Eş seçerken, çiftçi eş seçin rahat edersiniz.’ Daha fazla kazanırlar. O yüzden topraklarımızı koruma altına alıp, oralarda çalışmalıyız. 

Sosyal sorumluluk projelerine destek veriyor musunuz?

Toplumsal bir yara olan sokak çocukları, hayatın kendilerine getirdiği zorluklara ve engellere karşılık sosyal hayata tutunma mücadelesi veren bedensel ve zihinsel engelliler, kadın sığınma evleri, Çocuk Esirgeme Kurumları, Darülaceze, Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı gibi birçok proje, maddi ve manevi olarak destekliyoruz. 1994 yılında enflasyonla mücadele için radikal bir karar alarak, Türkiye’de ilk defa sabit fiyat uygulamasını tek başına cesaretle gerçekleştirdim. Kastamonu Taşköprü’de 2014 yılında ‘İyi Tarım Uygulaması’ projesini başlattık. Aynı yıl, Yılın Sosyal Sorumluluk ödülüne layık görüldü ve yine 2014 yılında T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından obeziteyle yaptığı mücadeleden dolayı Obezite ile Mücadele Teşekkür Plaketi verildi. Reis olarak, 2015 yılında Yeşil Ekonomi ödülü ve Tüketici Kalite ödülüne layık görüldük. Türkiye’nin önerisiyle, Birleşmiş Milletler (BM) 2016 yılını ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ ilan etmişti. Reis Gıda katıldığı her platformda;  ‘Bakliyat açlığa çaredir, doyurucudur, bitkisel protein sağlar ve artımlıdır’ diyerek kamuoyunu bilgilendirmektedir. 1993- 2016 yılları arasında bin 500’ün üzerindeki gence eğitim bursu verdi. Reis, kurumsal sosyal sorumluluk projelerini sürdürmeye devam ediyoruz bunu anlatıyoruz, çünkü başka şirketlere de örnek olmasını isteriz. Vergi ödemek görevimiz, zekat da vereceksin. Bazen diyorlar ki bir elin verdiğini diğeri duymasın; hayır duysun efendim, duysun ki diğer işadamlarımız da buna yönelik çalışmalar yapsın.

Biz bir aile şirketiyiz. İki kızımla birlikte çalışıyorum. Küçük bebekleri ile geliyorlar bazen. Hatta şirkette doğum izni var; “Baba bizim doğum iznimiz yok mu” diyorlar. Biz işimizi çok seviyoruz. 

Bir tek amacımız var. Bizi yönetenlere ne kadar faydalı olabiliriz buna bakıyoruz. Ben 1980’den bu yana gelmiş geçmiş bütün Başbakanlarımıza, Cumhurbaşkanlarımıza, Tarım Bakanlığımıza sorunlarla ilgili çözüm önerileri araştırmalar götürdüm. Amacımız uygun fiyata, kaliteli ürün tüketebilmek. Çiftçimizde maliyetinin altında değil, karlı ürün satsınki ve tekrar üretebilsin. 

Üreterek söz sahibi olabiliriz. Eğer biz ekonomimizi en üst seviyelere çıkartabilirsek, dünyada masada çok daha farklı yumruğumuzu vururuz. 

İlk başa, ilim, tarım, sanayi, turizme önem vereceğiz. Önce kendi insanımızı doyuracak yerli tohumlarla üretimi yapmalıyız.

“Tarımda havza bazlı üretime destek verilecek”

Eylül ayında sayın Başbakanımız daha sonrada sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan ‘Milli Tarım Projesi’nden’ çok umutluyum.  

Milli Tarım Projesi’ni de  “Tarımda havza bazlı üretime destek verilecek. Şimdiye kadar destekler veriliyordu, ancak şimdiki destekler havza bazlı modeliyle artık daha bilinçli hale geliyor. Bu ne demek, Türkiye’deki bütün ilçeler, iller, tarım yapılan her yer tek tek masaya yatırıldı. Böylece 941 tane havza ortaya çıktı. Bu 941 havzada hangi ürünler yetişir, pamuk, zeytin, arpa, yulaf, yem bitkileri nerede daha iyi yetişir, hangi ürün daha çok su ister, hangisi daha az su ister. Bunları belirleyince iş kolaylaşıyor. Suyun olmadığı yerde en çok su isteyen pirinç ekerseniz ondan sonra havanızı alırsınız. Taşıma suyuyla da pirinç herhalde çeltiği yapamazsınız. Onun için ürünleri havzalara uygun yerlerde yetiştireceğiz.  

19 tane ürün belirledi Tarım Bakanlığı, bu ürünler hangi havzalarda daha iyi yetişiyor, daha az maliyetle yetişiyor bunları dağıttı. Onlara göre havza destekleri meydana geldi. Tarım ürünleri ihracatı ile biz daha hızlı kalkınabiliriz. Dünyada tarım ürünlerinde yukarıda ise 1988 yılında Türkiye’de üretilen ürün toplamına baktığımızda bugünkü üretim toplamında o yılları arar durumdayız. Nüfus artışına paralel üretim yapmak zorundayız. 2016 yılı bakliyat yılı olarak ilan edildi. Amaç dünyadaki açlığa çare olsun diye. Sağlıklı beslenme ile bakliyatın arasındaki bağı bilim adamları söylüyor. Hem sanayi diyeceğiz, hem turizm, hem bilim ve tarım ve hayvancılık diyeceğiz.  Bizim genç nüfusumuz tarım alanlarını terk etti.

‘BİZİ YÖNETENLERE SESLENİYORUM’

Tarımı güçlendirmek için ne yapmalıyız?

Ülkemizi yönetenler bizleri de dinlesin, ülkenin tarımı ile ilgili konuşalım faydalı olalım. Siyaseti siyasetçi yapsın. Bilim adamları bilimadamlığını yapsın. Bizi yönetenlere sesleniyorum.  Ne olur iyi bir koordinasyon kuralım. İleriki günler için. Bugüne kadar yapılmış en önemli  beni sevindiren şey, kırk yıldır istediğim arazilerimizin miras yolu ile bölünmesine karşı çıkan kanundur. Minnettarım. Şu havza modeli 2006’dan beri konuşulan ve bu ocak ayında uygulamaya geçilecek. Bir an evvel geçilsin.

‘Testi kırılmadan, yol göstermek lazım’

 Dekar başına verimlilik oranları nasıl?

Dekar başına verimlilik artışları oldu, bu son derece sevindiricidir. Buğdayda, nohutta, çeltik, kırmızı mercimek, kuru fasulye, yeşil mercimek, pirinç gibi ürünlerde son yirmibeş yılda dekar başına büyük artışlar oldu. Tüm dünya yöneticileri öncelikle küresel ısınmaya karşı önlem almalıyız. Ülkeyi yönetenler kendi vatandaşlarının gıda güvenliğini sağlamak, sürekliliğinide yani sürdürülebilirliğini sağlamak zorundadır. İnsan hakları beyannamesinde var. 

BU ÜÇ KONU  ÇOK ÖNEMLİ

Denİzlerİmİzİ, sularımızı kirletmeyelim. Toprağımıza yerli tohumlarımıza sahip çıkalım. Onlarla ekim yapalım. Gençlerimizi tarım ve hayvancılığa yönlendirelim. Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü var; üreticilerinden yoksun olan milletler, üretenlerin esiri olur’. Milli ekonomimizin temeli ziraattır. Bu çok çok önemli.  Bunu devam ettirelim.