Röportaj 17.11.2017 13:15 Güncelleme: 17.11.2017 13:46

​Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk: Tekstil bakanlığı kurulmalı

Öztürk: Tekstilin ihracata katkısı çok büyük. Tarımın ihracata katkısı ile tekstil ve hazır giyimin ihracata katkısını değerlendirdiğimizde neden bir tekstil bakanlığı Türkiye'de yok diyorum. Kesinlikle olması gerekiyor.
​Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk: Tekstil bakanlığı kurulmalı

Neşe BERBER

Tekstil, moda, hazır giyim, deri, deri konfeksiyon ve ayakkabıda 25 üye dernek ve 8 bin dolayında üye sanayici ile Türkiye’nin alanında en büyük çatı kuruluşu olan MHGF’nin başkanı Hüseyin Öztürk ile moda ve hazır giyim sektörünün artılarını, yatırımları, sektörün sorunlarını, cazibe şehirler kapsamında yatırımcı ile şehirleri buluşturan projelerini YeniBirlik için konuştuk.

IMG_09762

Moda ve Hazır Giyim Federasyonu  nasıl bir yapıdır?

Türkiye’nin istihdamında, üretiminde ve ihracatında öncü sektörleri olan tekstil, hazır giyim, moda, deri, deri konfeksiyon ve ayakkabıda, sektörel ve bölgesel dernekleri temsil eden ve alanında ülkedeki tek üst çatı kuruluşu olan Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF), 2007 yılında 11 derneğin bir araya gelmesiyle kuruldu. 14 Haziran 2012 tarihinde yapılan genel kurulla göreve geldim. Yaptığımız çalışmalarla üye dernek sayısını 12’den 23’e, derneklere bağlı firma sayısını da 1.500’den yaklaşık 7.500’e yükseltmiştir. MHGF, çalışmalarını oluşturduğu komiteler üzerinden gerçekleştirmektedir.

Bakanlıklar, kamu ve özel sektörteki kurum ve kuruluşlarla iş birliğiniz oluyor mu?

MHGF, hükümet, bakanlıklar, kamu ve özel sektörteki kurum ve kuruluşlarla iş birliğine önem vermektedir. Bu amaçla “Tekstil ve Hazır Giyimde İletişim Toplantıları” başlatmış, kamu ve özel sektörden bürokrat ve uzmanları sektör ile buluşturmaktadır. MHGF, yine bu çerçevede sektörün gündemindeki konuları aktarmak amacıyla ilgili bakan, müsteşar, bürokratlar, ulusal ve yerel yöneticiler ile diyaloğunu artırmakta, görüşmeler gerçekleştirmektedir.

Mesleki eğitim için ne düşünüyorsunuz?

Mesleki eğitimin önemini her fırsatta vurguluyoruz. MHGF, fakülte, meslek yüksek okulları, resmi ve özel tüm eğitim kurumlarıyla diyaloğu artırarak üniversite-sanayi iş birliği çerçevesinde çözüm ortaklıkları geliştirilmesi yönünde çalışmalarına ağırlık verdi. 

Finansal çözüm ortaklıklarınız kimler? 

Halkbank ve ING Bank ile iş birliği protokolü imzaladık ve bir yandan üye derneklerin çatısı altındaki KOBİ ölçekli firmaların finansmana kolay ve uygun şartlarda erişiminin önünü açmayı amaçlıyoruz, diğer yandan da bankaları birer finansal danışman konumuna getirdik. 

Cazibe merkezleri tanıtım programlarında neyi amaçlıyorsunuz?

Hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 5 bölge içinde ilan ettiği 23 Cazibe Merkezi ili tekstil ve hazır giyim yatırımcısına tanıtmak için özel bir program başlattık. MHGF’nin bu kapsamda ilk durağı Iğdır oldu. MHGF ve Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) iş birliğiyle, Iğdır Ticaret ve Sanayi Odası (ITSO) öncülüğünde, Iğdır Valiliği, Iğdır Belediye Başkanlığı ve Iğdır Üniversitesi katkılarıyla ilk durağımız Iğdır oldu. 

23 cazibe merkezi var.. Bunlar nasıl rakip değil de,  partner olarak yola devam edebilir?

Çalışan başı bin dolarla yatırım yapılabilecek başka bir sektör yok. Yeter ki; o ilin sahip olduğu potansiyel doğru bir şekilde analiz edilsin ve buna göre belirlenecek bir hazır giyim branşında pilot bölge edilsin. Böylece 23 cazibe merkezi ilimiz birbiriyle rakip değil, birbirini tamamlayan bir partner olacaktır.

Mesleki eğitim ile gençler üretime entegre edilebilir mi?

Bu bölgelerimizde genç ve dinamik bir nüfus var. Meslek liseleri ve meslek yüksek okullarının yanı sıra hızlı meslek kursları ile gençlerimizi seri bir şekilde mesleki anlamda donanımlı hale getirmeli ve sanayiye entegre etmeliyiz. 

Devletin vereceği bir teşvikten ziyade, bölgenin kaynaklarını daha aktif kullanabilmek ve şehrin kendisi ile konuşmasını, tehdit ve fırsatlarını ortaya koymasını sağlamak, kanaat önderleriyle bunu yerinde tartışmak adına Van’daydık. Van, en genç nüfusa sahip bir il. 

Amacımız, düşük yatırım maliyeti ile yüksek istihdam sağlayan hazır giyimde standart ürünlerin üretimini Doğu ve Güneydoğu illerimize yönlendirerek bu bölgelerimizin kalkınmasına katkı sağlamak. Van’daki organizasyonumuzda gördük ki yüksek  işsizliğin çaresi hazır giyim. Böylelikle hem büyük şehirlerimizin katma değerli, Ar-Ge’li üretime yoğunlaşmasını sağlar, hem de Anadolu’da hazır giyimde belli ürünlerde uzmanlaşmış, birbiriyle entegre çalışan iller yaratabiliriz.

İran giyim ihtiyacının ne kadarını Türkiye’den karşılıyor?

Van, İran için bir cazibe merkezi, 80 milyonluk İran’ın hazır giyim ihtiyacının yüzde 70’ini ithal ediyor bunun da çok büyük bir bölümünü Türkiye’den karşılıyor. 

Doğu ile batıyı kaynaştırıp alt kimlikleri bir araya getiriyoruz.  Sosyal barışın en önemli sektörünün hazır giyim olduğunu söylüyoruz. Sosyal barış ile kastım şu: Doğudan batıya göç var. Bunun nedeni işsizliktir ve terördür. Siz bunu istihdam sağlayarak çözebilirsiniz. İstihdamda, yatırımda maliyeti en düşük sektör hazır giyim sektörüdür. Dünyada hiçbir sektör yokki kişi başı 1000 dolar demirbaş yatırımı ile istihdam sağlayasınız. 100 makinalı bir tesis kurduğunuzda 200 kişiye iş sağlayabiliyorsunuz. Bu kadar kolay. 

Türkiye hazır giyimde marka çıkarmalı mı?

Türkiye hazır giyimde marka çıkarmamasına rağmen, ki bizim zincir markalarımız var. Çıkarmasanız dahi dünyada 210 ülkenin gardırobunda Türk malı hazır giyimler var. Her işletme bir bakıma gönüllü büyükelçi gibi ülkemizin tanıtımında katkı sağlamaktadır. Japonya yola çıktığında, dünya markası olmak amacıyla yola çıkmamıştır. Ama ilkeleri ve prensipleriyle, çalışma sistemi ile kısa sürede dünya markası olmayı başarmıştır. Güney Kore örneği var. Güney Kore’ye baktığımızda milli gelir açısından 1980 öncesi Türkiye’den zayıf olmasına rağmen 1980 sonrası Türkiye’yi yakalamış bir ülkedir. Biz markayı konuşmamalıyız. Markayı üretmek için çalışmalıyız. Çin dünyaya ürün yapıyor. Çin’in dünya markası yok. Ekonomik büyüklüğümüze, huzurumuza, kaynaklarımızı doğru kullanırsak inanın dünya markası oluruz.

‘TÜRKİYE’NİN EKONOMİSİNE BÜYÜK KATKI SUNUYORUZ’

Hazır Giyim Türkiye’nin ekonomisine nasıl bir rakamsal katkı sunuyor?

İhracata baktığımıza 27 milyar dolar. Fakat bavul ticaretini ve Türkiye içinde kullanımı da düşünürsek ben bu katkının 100 milyar dolar olduğunu düşünüyorum. 80 milyon insanın giyim ihtiyacını da karşılamış oluyorsunuz. Biz bunu üst üste koyduğumuzda ciddi bir rakama ulaşmış oluyoruz. Türkiye’nin hazır giyim ile ilgili ilişkisi o kadar netki herkesin annesinin, babaannesinin çeyiz sandığında bir dikiş makinası vardır. Geleneksel sektörü, stratejik sektör olarak ilan etmemiz lazım. 

Neden stratejik sektör olarak ilan etmeliyiz?

Sektörün artılarına baktığımızda ihracatta öncü bir sektörüz. İhracat kültürünü ülkeye getiren sektörüz. Geleneksel bir sektörüz. Sosyal barışa katkı sağlayan, kadın istihdamına önemli yer veren bir sektörüz. Bugün göçü engelleyen bir sektörüz. Bütün bunları gözönüne alırsak stratejik bir sektör olarak yerimizi belirliyoruz.

Türkiyenin milli sektörü de diyebilir miyiz?

Hazır giyimde milli sektörü diyebiliriz. Bakın bugüne kadar çok somut yüzlerce müzesi ve tarihi arşivi olması gerekirdi. Bu sektör üniversitelerde anabilim dalı olarak anlatılması gerekir. Hazır giyimde yüzde 80 ölçüde yan sanayisini Türkiye içinde tedarik eden bir ülkeyiz. Milli olması açısındanda tüm yan sanayinin kendi ülkemizde üretiliyor olması çok önemli. Dolayısıyla kamunun üretici ile barışması ve doğru iletişim kurması gerekiyor. Yatırımcının önünü tam açmalıyız. 

Cazibe Merkezleri Tanıtım Programı devam edecek mi?

Fedarasyon olarak büyük şehirlerde sıkışan hazır giyim sektörünü özellikle standart ürünlerin üretimini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya kaydırarak rahatlatmak, söz konusu bölgelerin kalkınmasına katkı sağlamak ve yoğun işsizliğe çare bulmak amacıyla, Cazibe Merkezleri Tanıtım Programı’nın önümüzdeki dönem de devam etmesi yönünde karar aldık. Beş bölgeye ayrılan 23 cazibe merkezinde bundan sonra da Dicle Kalkınma Ajansı (DİKA), Fırat Kalkınma Ajansı (FKA), Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı (KUDAKA) bölgelerinden birer ilde programın devam etmesi yönünde çalışmalar yapıyoruz. 

Cazibe merkezi illere yatırım, sektörün şu andaki konuşlandığı ülkenin batısındaki büyük şehirlere uzak olması özellikle lojistik maliyetlerini artırıyor. Ancak bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltacak, sosyal barışa katkı sağlayacak bu projeyi çok önemsiyoruz.

Candostu Organ Bağışına Evet Platformu nedir?

19 Aralık 2012 tarihinde T.C. Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği ile bir iş birliği protokolü imzalayan MHGF, ülkedeki 22 binin üzerinde organ bekleyen hasta ve 70 bin diyaliz bağımlısına ümit olacak “Candostu Organ Bağışına Evet Platformu”nu kurdu. Bu amaçla, üniversiteler, işletmeler, belediyeler ve derneklerde tanıtım ve bilgilendirme toplantıları gerçekleştirildi.

‘SOSYAL BARIŞA KATKI SAĞLIYORUZ’

Tekstil sektörünü öne çıkarabilmenin başka yolları var mı?

Elbette biliyorsunuz, Tarım Bakanlığı var ülkemizde, tarımın ihracata katkısı ile tekstil ve hazır giyimin ihracata katkısını değerlendirdiğimizde neden bir tekstil bakanlığı Türkiye’de yok diyorum. Kesinlikle olması gerekiyor. Çünkü tekstil bakanlığı eğitiminden, satışa kadar bütün süreci yönetecek bir strateji ile çıkmalıdır. Bakın Türkiye üretmeyi öğrendi. Pazarlamayı bilmiyoruz. Hiçbir alanda bilmiyoruz. Madenden, domatese kadar hiçbir ürünü satmayı bilmiyoruz. Avrupa’nın olmazsa olmaz ihracatının yüzde 20’si Türkiye’den olmalı. Biz ancak yüzde 11 civarı ürün veriyoruz. Dolayısıyla biz onlara satmıyoruz. Avrupa bizden alıyor. Doğru yapamıyoruz. Satmaya bir çabamız yok buradan bu çıkıyor. Türkiye’de odalar ve birliklerin daha somut şekilde pazarda yer alması gerekir. Hatalarımızı belirleyip, nerelerde hata yapıyoruz bunu bulup çözüme gitmeliyiz.

Yabancıların 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’ye ilgisi nasıl?

Son verilere göre, ülke ihracatı genel anlamda artış gösterse de ihracat yapan üretici firmaların her geçen gün işi daha da zorlaşmaktadır. Yabancı müşteriler ülkemize gelmekten kaçınmaktadır. İhracatçı bir yandan üretim ile uğraşmakta, diğer yandan müşterisini kaybetmemek ve yeni müşteri kazanmak için elinde çanta ülke ülke dolaşmaktadır. Önümüzdeki süreçte en büyük pazarımız Avrupa’nın, Türkiye dışında kendine alternatifler üretim üsleri oluşturmaya başladığı yönünde duyumlar alıyoruz. Bu bizi daha da endişelendiriyor.

Avrupa, Türkiye’ye alternatif üretim üsleri oluşturuyor mu?

Türkiye gibi bir seçenek olmayacak, ancak özellikle Balkanlarda birden çok ülkede bizim kapasitemizin bir kısmını kaybetmemize neden olabilecek kümelenmeler oluşturulmaktadır. Bu, sektör olarak geleceğe kaygı ile bakmamıza neden oluyor. Umut ediyoruz ki; Türkiye’nin hem komşuları hem de Avrupa ile olan siyasi ilişkileri hızlı bir şekilde toparlanır. Bu, ihracata, üretime ve istihdama olumlu anlamda katkı sağlayacak, ülke ekonomisini de yükseliş yönünde harekete geçirecektir.

2018 yılını nasıl görüyorsunuz?

2018 yılı, 2017’nin devamı niteliğinde olacağı yönünde genel bir kanı ortaya çıkıyor eğer önlem alınmaz ve yeni politikalar üretilmezse asıl sorunun 2020 ve sonrasında oluşacağını düşünüyorum.

Hüseyin Öztürk kimdir?

1965 yılında doğan Hüseyin Öztürk, lise eğitimini Kars’ta tamamladı. 1982 yılında geldiği İstanbul’da iş yaşamına adım attı. İplik ve çorap sektöründe sürdürdüğü işini üretim ve ticari alanda faaliyet gösteren aile şirketine dönüştürdü. 2006 yılı itibariyle grubuna kattığı RAPSODİ ÇORAP, sektöründeki bilgi ve deneyimi ile günümüz çorap sanayisinin önde gelen şirketlerinden biri konumundadır. Rapsodi markasının yanısıra, ülkemiz ve Avrupa’nın önde gelen ünlü markalarına çorap üreten şirket, dünyanın birçok ülkesine ihracat yapmaktadır.

Hüseyin Öztürk, Türkiye’de sektörün tek çatı örgütü olan Çorap Sanayicileri Derneği’nin (ÇSD) 2009-2014 yılları arasında 9’uncu ve 10’uncu dönem başkanlığını yaptı. Haziran 2012’den bu yana (3 ve 4.dönem) Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapan Hüseyin Öztürk, sosyal sorumluluk projesi olan ‘Candostu Organ Bağışına Evet Platformu’nun da kurucusu ve başkanıdır.