Röportaj 21.07.2018 10:05 Güncelleme: 21.07.2018 10:27

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: İki Ay İçinde 3 Yıllık Program Açıklayacağız

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "En geç iki ay içinde yaklaşık 3 yıllık bir program açıklayacağız. Diyeceğiz ki 'Bizim 3 yıl içindeki yol haritamız budur.' Hangi ay, hangi sene ne yapmak istediğimiz konusunda toplumla bir makro paylaşımda bulunacağız" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: İki Ay İçinde 3 Yıllık Program Açıklayacağız

Seda ŞİMŞEK

Ankara’da ilk basın toplantısını düzenleyen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk Milli Eğitim Bakanı unvanına sahip olan Selçuk,  yeni eğitim-öğretim sistemiyle ilgili olarak önemli mesajlar verdi. İki ay içerisinde 3 yıllık program açıklayacaklarını belirten Selçuk, öğretmenlere ‘performans sistemi’ uygulamayacaklarını ifade etti. Selçuk,  sözleşmeli öğretmenlere sağlık konusunda kolaylık getirileceğinin altını çizdi. Selçuk, bilimi, aklı, dili ve ahlâkı önceleyen bir eğitim vizyonu ortaya koydu. Eğitimde yeni bir 
dil inşa etmek üzere yola çıkan Bakan Selçuk, uluslararası güçlerin müdahale ettiği, sınavlarla yönetim sisteminin kilitlendiği eğitim sisteminin yenilerek dönüşümü için çaba göstereceklerini anlattı.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, medya kuruluşlarının temsilcileriyle Ankara Palas 
Devlet Konukevi’nde düzenlenen kahvaltıda bir 
araya geldi. Eğitim gündemine ilişkin soruları yanıtlayan Bakan Selçuk, şunları söyledi:

 “3 YILLIK BİR PROGRAM AÇIKLAYACAĞIZ”

“Bizim ilkesel olarak duruşumuz geleceği inşa etmek noktasında. Tabii pedagoji memnuniyetle inşa edilen bir mesele değildir. Pedagoji elbette bazı zorlukları da içinde taşıyan ve sıkıntıları da beraberinde getiren bir meseledir. Tahmin ediyorum en geç iki ay içinde yaklaşık 3 yıllık bir program açıklayacağız. Diyeceğiz ki ‘Bizim 3 yıl içindeki yol haritamız budur.’ Hangi ay, hangi sene ne yapmak istediğimiz konusunda toplumla bir makro paylaşımda bulunacağız. 3 yılın sonunda hangi parametrelerde, performans göstergelerinde nereye gelmek istediğimiz konusundaki hayalimizi ve arzularımızı sizinle paylaşma fırsatımız da olacak. İlkesel olarak şunu söyleyebilirim: Hiçbir öğrencimiz, hiçbir velimiz sürprizle karşılaşmayacak. Oyunun sonunda asla kural değişmeyecek, oyunun ortasında ‘biz değiştirdik.’ demeyeceğiz.”

“ÇOCUKLARA ‘BU SENE TEKRAR DEĞİŞİYOR’ DEMEK GİBİ BİR SÖYLEMİMİZ OLMAYACAK”

“Önümüzdeki sene liseye başlayacak olan öğrencilere mevcut sınav sistemiyle ilgili bir taahhütte bulunulmuş, denilmiş ki ‘LGS’nin böyle bir yapısı var, bu sene de bir örneğini gördünüz.’ Bizim bu çocuklara ‘Bu sene tekrar değişiyor’ demek gibi bir söylemimiz olmayacak. Çok net söylüyorum. Biz sadece bu sınav sisteminin içinde barındırdığı bazı sıkıntıları, bazı işlevsiz hususları rahatlatıp çocuklarımızın ‘Evet seneye sınav sistemi değişmiyor ama bizim için çok daha net, belirli, oyunun ortasında kuralın değişmeyeceği bir süreç yaşanacak. Ben de işime, gücüme bakayım’ diyebileceği bir ortam olacak.”

“SAKİN  BİR SINAV DÖNEMİ GEÇECEK”

“(Liseye geçiş sistemine ilişkin)  Her şekilde biz önümüzdeki sene bu sınavın çocukları huzursuz eden kısımlarını, bölümlerini bunlarla ilgili her türlü önlemi alacağız ve çok daha sakin, dingin bir sınav dönemi geçecek. Fakat siz derseniz ki bundan sonraki sistem bu sene başlıyor mu? Böyle bir şey mümkün değil.”

“CİDDİ TEDBİRLERİMİZ VAR”

“LGS yerleştirmeleri ile ilgili bu sene bazı kurgular var. Birkaç ay önce bunlar kurulmuş, bir kılavuz çıkarılmış ve biz buna uymak durumundayız şu anda. Benim tercih ettiğim birşey mi? Çok net olarak hayır. Ama bu ‘ne yapalım önceki dönemde yapmışlar’ demek değil. Burada bir devamlılık esas ve biz bunu göğüsleriz ve ne gerekiyorsa yaparız. Zaten şu sıra çalışıyoruz, çıkabilecek olası sorunların mümkün olduğunca azaltılması konusunda çok ciddi tedbirlerimiz var. Bunu zaten yapacağız ama bir sonraki seneye bu çocukların bu sınavdan çok daha az zarar görmeleri ve çok daha yumuşak bir geçişle ama birkaç sene içerisinde de bu sınavın ağırlığının hafiflediği bir dönemi göreceğiz.”

“SINAV HUZURSUZ ETMEYECEK”

“Nasıl orta gelir tuzağı varsa Türkiye’nin orta eğitim tuzağı var. O sebeple biraz zaman gerekiyor. Sadece biz doğru işi iyi yapabiliyor muyuz? Eğer ilk düğmeyi sağlıklı iliklersek bunun yolu evrensel anlamda açık. Ne yapılması gerektiği belli. Sınav öncelikle huzursuz etmeyecek. Çocuk herhangi bir şekilde bir sınava başlamışsa onunla mezun olacak. Daha sonraki dönemde de alttan itibaren o sınavın niye gereksiz olduğu ve sınavın çok kısmi bir işlev olarak sistemde yerini bırakacağı ve sınavın daha çok ülkenin fotoğrafını çekmek için kullanılan bir şey olacağı döneme geliyoruz.”

“ANLAM TEMELLİ MATEMATİK ÖĞRENİMİNİN ÖNÜNDEKİ ENGEL EĞİTİM SİSTEMİNİN KENDİSİ”

“Çocuklarımızın anlam temelli bir matematik öğreniminin önündeki engel zaten eğitim sisteminin kendisi. Yani sınav temelli bir sistem. Eğer biz zaman içerisinde sınav temelli bir sistemin ateşini düşürüp ve gerçekten insanların bulundukları bölgelerde tabii bir akışla eğitim almasına fırsat veren bir yapıyı götürebilirsek o zaman sınavın baskısı azalacak ve biz bu süreçte öğretim programlarındaki sınav temelli ağırlığı ve baskıyı azaltıp çocuğun üç senede gördüğü matematiği belki altı senede vereceğiz.”

“SOSYAL MEDYA KONUSUNU İNTERNET ULAŞIMI MESELESİ OLARAK GÖRMÜYORUZ”

“Bizim eğitim sistemimiz tümüyle akıl ya da bilişsel alan dediğimiz kısma hitap ediyor. Yani talim var,  terbiye yok, duygu ve şahsiyet gelişimi konusunda bir eksiğimiz var. Dünya bu bütünleşik insan konusunda çok mi iyi? Bence iyi değil ve dünyanın gittiği yere gitmek istemiyorum. Çünkü başka parametreler insanın aleyhine işleyen bir dünyayı da beraberinde getiriyor. Sosyal medya konusunu basit bir internet ulaşımı meselesi olarak görmüyoruz. Bunun bir davranış alışkanlığı, terbiye meselesi bunun bir aile meselesi olduğunu görüyoruz. Bizim okul merkezli bir yaklaşıma sahip olmamız sosyal medyayı da nasıl kontrol edeceğimizin ipuçlarını verebilir.”

“ATANAMAYAN ÖĞRETMEN MESELESİ İNSAN MESELESİ”

“Atanamayan öğretmen meselesi bizim için bir istatistik meselesi değil, bu bir insan meselesi, evinde işsiz oturan bir insanın hissiyatı, belki evlenecek olan bir gencin evlenmekle ilgili yaşadığı sıkıntı meselesi. O yüzden sayılar üzerinden bu tür konuları konuşmak bana çok doğru gelmiyor. Yapabileceğimiz şeylerin sınırları var fakat tam da bu konuda çok net bir 
raporu ortaya koyacağız ve bunu 
topluma deklare edeceğiz.”

“YENİ ÖĞRETMEN ATAMASI YOK”

“(Yeni öğretmen ataması olup olmayacağı) Siyaset mümkün ve makul olanın dengesini kurmak. Bizim şu anda deklare ettiğimiz rakam neyse odur. Ama bunun dışında bir imkan olup olmayacağı bu benim şahsi olarak tasarrufumda olan bir durum da değil. Bu konuyla ilgili beklentilerin farkındayım. Bunu elbette ilgili makama arz ediyorum, arz edeceğim. Eğer bir imkân doğarsa, yani mümkün olursa makul bir seviyede herhangi bir çalışma yapılabilir. Ama şu anda çok net söylüyorum böyle bir şey yok.”

“ÖĞRETMENE PERFORMANS SİSTEMİ UYGULAMAYACAĞIZ”

“(Öğretmen Performans Değerlendirme) Çok net bir mesaj, öğretmen performansıyla ilgili ilan edilen şeyin işlevsel olduğunu düşünmüyorum ve böyle bir şeyi Bakanlık olarak uygulamayacağız. Ben önce kendi performansımdan başlamayı tercih ederim.”

“SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERİMİZ 4 YIL SÜREYLE BİR ATAMA İSTEYEMİYOR”

“Sözleşmeli öğretmenlerimiz 4 yıl süreyle bir atama isteyemiyorlar. Çünkü başlangıçtaki sözleşme şartları bunu gerektiriyor. Fakat ailesinde çocuğu, kendisi ya da eşi eğer bulunduğu bölgede tedavi imkanına sahip değilse sözleşmeye göre yine de atama imkanı yok. Fakat gerçekten o bölgede bir heyet raporu kanıtıyla öyle bir bir tedavinin mümkün olmadığı çok net görülüyor. Dolayısıyla biz iş olarak bakmıyoruz meseleye. O çocuğun hayatı, hastalığı olarak bakıyoruz.”

“SAĞLIK ÖZRÜ KONUSUNDA  KOLAYLIK GETİRECEĞİZ”

“Sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımın, meslektaşlarımın sağlık durumuyla ilgili bir konu var. Dün de kendileriyle yarım saat kadar görüşme fırsatım oldu. Durumlarını anlattılar, paylaştık, dertleştik. Onlara buradan haber olsun diye söylüyorum, sağlık özrü konusunda bir kolaylık, rahatlama getireceğiz.”

“MÜKEMMEL BİR MÜFREDAT OLABİLİR”

“(Yeni müfredat) Konuyu eğer müfredatın iyiliği ya da kötülüğü üzerinden değerlendirirsek fotoğrafın büyüğü üzerinden, belki hata yapma imkanımız olabilir. Son derece mükemmel bir müfredat olabilir ama eğer siz eğitim sisteminizin bütün parametrelerini bu müfredatla eşgüdümlü olarak işletmezseniz 
uygulamadaki hata yöntemden sanılabilir.”

“MÜFREDATIN SİSTEM İÇERİSİNDE UYUMLULUK YÜZDESİNE BAKIYORUZ”

“Şu anda müfredatın iyi ya da kötü olmasıyla biz ilgilenmiyoruz. Biz bu müfredatın, iyi bir müfredatın büyük sistem içerisinde uyumluluk yüzdesine bakıyoruz. O müfredatı uygulayacak öğretmen becerilerine bakıyoruz. O müfredatın uluslararası geçerliliğine, okulların altyapısına uygun olup olmadığına bakıyoruz. Yani bunu bütünsel fotoğraf üzerinden değerlendiriyoruz.”

“YAPILMASI GEREKEN ÇOK İŞ VAR”

“Eğer biz bir dönüşüm sürecinin başındaysak ve ‘Bunu evrensel bir dil üzerinden yürüteceğiz ve Türk eğitim sisteminde bir dönüşme, yenilenmeyi orta vadede gerçekleştireceğiz’ diyorsak bunun şu andaki uyumuyla ilgili yapılması gereken çok iş var. Benim için aslolan, okullardaki müfredat, okulların birtakım dijital altyapısı vesaire çok önemli ama daha önemlisi öğretmenin yaklaşımı, huzuru, mutluluğu ve niteliği. Eğer biz öğretmen üzerinden bir sistem inşa etmezsek bunların hepsi öğretmenin değer verdiği kadar değerleniyor. O sebeple bu parametreleri tekil olarak değerlendirmemekte yarar var diye düşünüyorum.”

“Zaman nitelik zamanı”

“Temel bazı meseleler, yapısal sorunlar nicel anlamda büyük ölçüde halledilmiş. Hemen şunu söyleyebiliriz, zaman nitelik zamanı. Şimdi biz 
nitelikle ilgilenmek durumundayız. Çünkü kaliteyi belirleyen şey niteliktir. Nitelik, niceliği belirler.”

“İNGİLTERE DE ALMANYA DA FRANSA DA ÇIKARAMAZ”

“ ‘Türkiye WhatsApp çıkaramaz, Türkiye’deki eğitim sisteminden böyle bir şey çıkmaz’ şeklinde eleştiriler bulunmakta.  İngiltere de Almanya da Fransa da çıkaramaz. Bunun bir ekosistemi var, bunun sermaye üretim sistemi vardır, çok katmanlı teşvik modelleri var. Yani bir ekosistemin içinde ortaya çıkar bu tür şeyler. Türkiye için bu tür bir şey oluşturabilmek, bir ekosistem oluşturmakla ilgili. Müfredatı değiştirerek bunu oluşturamayız. Toplam bir kalite üzerinden bir yere doğru gitmeliyiz. Bunun için eğitim engel değil, açımlayıcı olmalı. Eğitim sisteminde bunun altyapısını kurarsak zaten belli süre sonra pıtır pıtır açacaklar ve çocuklar böyle bir uluslararası uzmanlar olabilmenin altyapısını kurmuş olacaklar. Çünkü ekosistem ona göre düzenlenmiş olacak. Sınav temelli eğitim sistemimiz olsun bu tür uluslararası insanlarımız çıksın diyorsak böyle bir şey mümkün değil.”

“KİTLESEL OLARAK ÖĞRETİM YAPILAN 
ÜLKELER, KİTLESEL OLARAK YOK OLURLAR”

“Kitlesel olarak öğretim yapılan ülkeler, kitlesel olarak yok olurlar. Bütün bunlarla bizim bu yapıyı çeşitlendirmemiz lazım. Endemik ögelerimizi biraz büyütmemiz lazım. Bunlar olduğunda inanın birkaç sene içinde yeni yetişen çocuklarınızın İngilizce ile ilgili nasıl mesafe aldığını, matematikle ilgili bir değişime doğru gidildiğini fark edeceksiniz. Belki 4-5 sene içinde PISA’da niye yükseldiğimizi çok net olarak göreceksiniz. Bütün bunlarla ilgili yapılması gereken şeyler bizim ekibimiz tarafından net görünüyor. Bilinmeyen ve yeniden icat edilmesi gereken bir şey yok.”

“BENİM İÇİN ÖZEL OKUL BİR LABORATUVARDIR”

“(Özel sektördeki işlerinizi devrettiniz mi?) Benim için özel okul bir laboratuvardır, çocuklarla diz dize olduğum bir imkândır. Eğer bunu sektör olarak tanımlarsanız ki haklısınız, o zaman bu ‘sekt’ olur. Meseleye öyle bakmadığımı bilmenizi istiyorum.”

“BELLİ DÖNEM BAŞKA ARKADAŞLARIMIZA İHTİYAÇ OLUR”

“(Bakan yardımcılığı) Kişiler üzerinden herhangi bir yorum yapmak çok doğru değil. İhtiyaç, ihtiyacın dili üzerinden konuşmak lazım. Bu bir sabite değil bizim açımızdan, yani belli dönem belli arkadaşlarımıza, belli dönem başka arkadaşlarımıza ihtiyaç olur. Bu sebeple bu işin magazin tarafından değil özellikle ihtiyaç tarafından gördüğümü bilmenizi isterim.”

‘TOPLUMUN BEKASI MESELESİ HALİNE GELDİ’

“YAŞ meselesi bir takdir meselesi. Dolayısıyla benim şahsen izah edeceğim bir konu değil bu. Eğitim artık bir milli eğitim meselesi olmaktan çıktı, bir milli güvenlik meselesi, toplumun bekası meselesi haline geldi. Dolayısıyla her devlet kendini korur. İster komünist ister faşist ister başka bir devlet olur, ne olursa olsun her devlet kendini korur. Devlet kendini korumak noktasında daha önce yaşadığı tecrübelere bakar. Elbette herhangi bir sosyal, dini vesaire 
örgütsel çalışmanın nasıl kontrol edileceği ulusal bir güvenlik meselesi ve bunu Milli Eğitim Bakanlığı 
olarak biz kendi içimizde bilinçli olarak gözetip bu konuda hassasiyet göstermek durumundayız. Ama bu çok daha kapsamlı bir ulusal güvenlik meselesi. O anlamda zaten şu sıralarda görüyorsunuz, bu konulardaki hassasiyet gayet üst düzeyde.”

“BAKAN OLMAYA DEĞİL, GÖREN OLMAYA ÇALIŞACAĞIM”

 “Ben bakan olmaya değil, gören olmaya çalışacağım. Aklımla, kalbimle görmeye çalışacağım. Bunu yaparken adaleti şiar edinmek tekrar tekrar vurgulamak istediğim bir şey. Biz zaten bu şiara uyduğumuz ölçüde birçok insan mutlu olacak, rahat uyuyacak. Örneğin önceliklerimiz olacak. Mesela dezavantajlı çocuklar, öğretmenler önceliğimiz olacak. Eğer ilkesel olarak önceliklerden söz edeceksek, bir başka ilke olarak veriye dayalı bir politika üreteceğiz. Veriler kullanılmadan üretilen politikalarımızın bizi nasıl sıkıntıya soktuğu konusunda çok deneyimimiz var.”

‘YEMEDEN İÇMEDEN KESİLDİM’

“(İşinin çok zor olduğu) Yemeden içmeden kesildim, uyuyamıyorum. Kalp çarpıntılarım var. Sanırım bu semptomlar farkındalığımla ilgili işaretler olarak sayılabilir.  İşimin zorluğunun bilincindeyim ama insanları mutlu etmek üzere alınan küçük kararlar bile beni mutlu ediyor.”