Seyahat - Turizm 31.07.2020 03:00

MACERA ÜLKESİ KOLOMBİYA

Hani bir laf vardır "Bir yiyen pişman, bir de yemeyen" diye Kolombiya öyle bir ülke.
MACERA ÜLKESİ KOLOMBİYA

Hakan DİKMEN

Hani bir laf vardır “Bir yiyen pişman, bir de yemeyen” diye Kolombiya öyle bir ülke. Gitmeden önce sizi biraz korkutuyorlar. Gidip gitmemekte kararsız kalıyorsunuz. Ama gittiğiniz zaman da pek seviyorsunuz. Ben geçen sene Güney Amerika seyahatimin bitmesini hiç istemedim. Çünkü, birçok duyduğunuz, okuduğunuz macerayı görüp yaşıyorsunuz. Ben yarım asırlık yaşımda televizyon haberleri yapmak için birçok cepheye gittim, teröristlerle onların oldukları mağaralarda dahi konuşup, röportajlar yaptım. Bazen mayınlı arazilerde eşek peşinde yol aldım ama, korku bakımından Güney Amerika’nın yeri bir başka. Bir anda kendinizi bir olayın içinde bulabilirsiniz. Küçücük bir kız durduk yerde size bıçakla saldırabilir. Kavga dövüş konusunda Türk evladı olduğumuz için  genlerimizin emirleri doğrultusunda çabuk reaksiyon gösterip mücadele edebiliyoruz. Ama ne gerek var, gezmeye gittiğiniz bir ülkede de huzur içinde olmak istiyor insan. Neyse ben size bugünkü konu ülkem Kolombiya’yı anlatacaktım neler anlatıyorum. Aslında çok muhteşem bir ülke burası. Güneyinden kuzeyine, sahilinden Ant dağlarının tepelerine, güzelliklerle dolu. Kısaca Kolombiya, Güney Amerika’nın tüm cazibesine ve daha fazlasına sahip bir ülke. Güneşin sıcak, kızarttığı Karayip kumlarından yanan ayaklarınızla Zona Cafetera’daki kahve tarlalarına, oradan zümrüt yeşili tepelere gidin. Dünyanın güzelliklerinin içinde yaşayın. Eğer tırmanmaya devam ederseniz, dünyanın üçüncü en yüksek başkenti olan Bogotá’ya ulaşırsınız. Bu muhteşem yolu yaparak isterseniz, daha karlı tepelere, krater göllerine  ürkütücü ve muhteşem manzaralara sahip, Páramo’nun eşsiz bitki örtüsü ile kaplı platolarına da gidip, rengarenk kelebeklerle dans edebilirsiniz. Aslında Kolombiya büyük bir macera ülkesi. Eğer meraklıysanız dalış, tırmanma, rafting, kilometrelerce yürüyüş yolları ve koca dağların tepelerinden yamaç paraşütü ile uçabilir spor yapabilirsiniz.  

San Gil, tartışmasız bu macera ülkesinin başkenti. Ancak, Kolombiya her köşesinden zevk alabileceğiniz doğal güzelliklere sahip. 

Ciudad Perdida, Tayrona medeniyetinin antik kalıntılarına doğru yapacağınız günlük bir orman yürüyüşü hem sağlığınız için hem de sosyal medya için çok faydalı olacak. Çok güzel fotoğraflarınız olacak emin olun. Parque Nacional Natural El Cocuy’daki sayısız yükseklikteki Manzaralar And Dağları’nın en tepesine doğru yolculuk ömrünüze ömür katacak. 

Dağlardan denize indiğinizde ise, Providencia’nın birinci sınıf resifi, tüplü dalgıçlar için su cenneti sayılıyor. Gördükleriniz sizi adeta büyülüyor, bitmedi Pasifik kıyısındaki balina gözlemcileri vahşi doğada görkemli kambur balinaları çok yakınlarından görebiliyorlar.

Kolombiya’da Yükselen And zirveleri, bozulmamış Karayip kıyıları, gizemli Amazon ormanı, şifreli arkeolojik kalıntılar ve Arnavut kaldırımlı sömürge toplulukları, Güney Amerika’nın tüm cazibesine ve daha fazlasına sizi taşıyacak.

Sıradışı Kültür

Kolombiya tüm antik medeniyetleri, arkeolojik ve kültürel alanları büyüleyici bir şekilde sınırları içine almış. 11. ve 14. yüzyıllar arasında inşa edilen Tayrona başkenti Ciudad Perdida, kıtanın en gizemli antik kentlerinden biri olarak kabul ediliyor.  Buraya gelen turistler Machu Picchu’yu ikinci sıraya koyuyor. Yüz yıllarca sanki gizlenmiş olan, 500’den fazla gerçek boyutlu heykelin bulunduğu San Agustín, yaklaşık 5000 yıllık ve esrarengiz kökenli kırsal bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Tierradentro’da bilinmeyen bir kişi ya da kişiler tarafından bir yere toplanan ayrıntılı yeraltı mezarları, Kolombiya geçmişine daha fazla gizem katıyor. Birçok hikaye var. Uzaydan gelenlerle ilgili maceraları da var. Ama Kolombiya’da Turizm ile ilgili hükümet elemanları bile hikayelerin ne kadarı gerçek bilmiyorlar. 

Kolombiya’da “Tarihi Mimari” de pek renkli ve özel. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, Cartagena’nın olağanüstü korunmuş eski şehrine giderseniz, kendinizi farklı bir yüzyıldan geliyormuş gibi hissedebilirsiniz. Harika fotojenik parke taşlı kasaba ve köylerin hepsi insanoğlunun ne kadar sanatçı olabileceğini ve gelecek nesillere bıraktığı hazineyi sunuyor bize. 

Beyaz badanalı Villa de Leyva, 16. yüzyıl bataklığında sıkışmış gibi görünürken, Barichara ve Mompós film setlerinde yaşıyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Kolombiya’nın kartpostallara layık mükemmel “Pueblos” panoraması , kıtada en iyi korunan yerler arasında. Size sadece bir öneri; bu bölgeyi sadece yüksek topuklu ayakkabılarla keşfetmeyin!

Museo del Oro - Bogota’nın Muhteşem Altın Müzesi

Bogota’ya vardığınızda ilk yapmanız gezilerden biri mutlaka dünyanın en büyük altın müzesi olan Museo del Oro’yu ziyaret etmek olmalı. Biliyorum bazen zaman ayıramadığınız ya da gruptan ayrılamadığınız için müzelere gidemiyorsunuz. Ama ne olursa olsun bu müze ziyaret etmeye değer. Bu bölgeye gelenlerden farkınız müzeyi gezmeniz olabilir.  Museo del Oro’da sadece altın yok.  Taş, çanak çömlek ve metalden parçalar eşit derecede sizi büyüleyecek. Fantastik işçilik ve altın parçalarının hacmi şaşırtıcı. Bu müzenin altınlarına rakip olduğu tek yer İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi olarak gösteriliyor. Bu müzede size sihirli gelecek bir zifiri siyah oda var. Giderseniz mutlaka görün. Karanlıkta gezmeye başlarsanız ve birkaç dakika boyunca duvarlara dikkat ederseniz, uçuşan altın parçaları göreceksiniz. Bu altın yağmuru zeminin ortasındaki silindire doluyor ve sizi hayrete düşürüyor.