Magazin 15.12.2019 03:00

Lider Şahin "Mesela" ile kaliteli bir başlangıca imza attı

Müzik dünyasının efsane müzisyeni Selami Şahin'in yanında yetişen onun hem oğlu hem de öğrencisi olan bir genç ve yakışıklı adam.
Lider Şahin

Micheal KUYUCU

Müzik dünyasının efsane müzisyeni Selami Şahin’in yanında yetişen onun hem oğlu hem de öğrencisi olan bir genç ve yakışıklı adam. Babasının gölgesine sığınmak yerine adım adım yavaş yavaş kendisini yetiştirdi. Bunu sabırla yaptı. Doğru zamanda doğru adımları attı. Önce prodüktör olarak Selami Şahin’in en önemli albümlerinden biri olan “Mahzen”i hazırladı. Sonra “Seninle Başım Dertte” müzikalinde oyunculuk özelliğini gösterdi. Şimdi de ilk teklisi “Mesela” ile solo kariyerine merhaba dedi. Kaliteli bir başlangıç yaptı. Lider Şahin ile “Mesela”yı ve anıları konuştuk:

Ben liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girdim ve o sene güzel sanatlar fakültesini iç mimarlık bölümünü kazandım Kadir Has Üniversitesi’nde. Bir yandan fakülteye giderken bir yandan da sahne yapıyordum. Bir sene boyunca İstanbul’da sahne yaptım. Güncel repertuar okuyordum. O zaman Emrah Karaduman’la çalışıyorduk sahnede. Aynı sahnedeydik.

“Sekiz sene Selami Şahin’e vokal yaptım”

Bir sene boyunca ben sahne yaptım sonunda da babamın orkestrasına dahil oldum. Semih Jazz Orkestrası şefi Semih Erdoğan. Semih hocam “gel hani bizle beraber ol, back vokalist olarak yer almak ister misin” dedi. Ondan sonra orkestraya geçtim ve sekiz sene boyunca orada yer aldım. Bir yandan şirketle ilgili konser organizasyon işlerine devam ediyordum aynı anda da vokalist olarak sahnede yer aldım ben.

“İsteseydim babamın şarkılarıyla çıkardım”

İsteseydim Selami Şahin şarkıları da çıkabilirdim ama bu işin en kolayı. Benim bu sekiz sene ürettiğim dönem benim için dolu dolu geçti. Çünkü bir yandan Selami Şahin sahnesinde bir tecrübeye sahip oluyorsunuz. Orada çok kıymetli müzisyen arkadaşlarımız da vardı. Çok şey öğrendim.

“Babamla sırdaşız”

Otuz yaşıma kadar ben ailemle birlikte yaşadım. Bir yandan babayla aynı evdeyiz bir yandan işte de beraberiz. Arkadaş gibi oluyorsun artık hani baba oğul olmakla beraber arkadaş. Böyle olunca her şeyi konuşabiliyorsun, dertleşebiliyorsun bazen hani annemin bile haberinin olmadığı bir şey aramızda konuşuluyor, özetle dertleşiyoruz yani sırdaş oluyorsunuz. Ben ailemi çok seviyorum. Biz birbirimizi seven, saran bir aileyiz. O yüzden ne mutlu ki hep yanımızdalardı.

“Eskiden haftanın sekiz günü sahne varmış”

Babam müzisyen olduğu için evimize Ajda hanımlar yani Onno Tunç’lar hep girip çıkıyordu. Müzisyen bir aile olunca müziğin içinde büyüyorsunuz. Gözlemliyorsun, etkileniyorsun. O dönem haftanın sekiz günü sahneye çıkarız derlerdi. Babama hep onu sordum, sekizinci hangi gün? O bana “pazarları kadınlar matinesi olurdu sekiz gün çalışırdık biz hep” derdi.

“On beş şarkım hazır”

Küçükken de yazardım bir şeyler ama oturup hani daha böyle elle tutulur sözlerimi tabii ki son sekiz, dokuz senedir yazıyorum. Kendi yazdığım şarkılarım da var. Onun dışında çok önemli söz yazarı ve besteci arkadaşlarımla beraber yaptığım şarkılarım var. Onları zaten ilerleyen dönemlerde dinleyeceğiz hep beraber. Onun üzerinde çalışıyoruz. Sekiz yıl benim depolama zamanım, şarkı yazma dönemim oldu diyebilirim. Şimdi dönüp baktığımda 15 tane şarkı bitirmişiz.

“Mesela’yı yedi sene önce yazdım”

Yedi sene önce “Mesela”nın bir kısmını yazdım. “Çayını Koydum Gelsen Mesela” kısmını not almıştım. Öyle bir notum vardı. Yazdığım şarkılar telefonun not defterinde de var. Yarım kalan sözlerim vardır benim. İki satır yazmışım ama üçüncü, dördüncü satırına ne yazsam yakıştıramıyorum diyelim. Bunu zorlama durumum yok bunu hep bekletirim. Üç sene sonra tamamlanır gibi bir inancım olduğu için beklerim. “Mesela” adlı şarkımda böyle oldu. Çok beğenmiştim o sözleri ama devamı bir türlü gelmiyordu. Yedi sene önce yazdım üç sene önce de karar verdik hani artık bütün şarkıları toparlayalım ne bitmiş ne çıkmış artık ona göre ilerleyelim dedim. Orada “Mesela”yı gördüm, üç sene önce “Mesela”nın sözlerini tamamladık ve sonra zaten hazırlık süreci başladı. Çok titiz çalıştım. İlk işim olduğu için kendimi hem müzikal anlamda hem de tarzım için böyle bir şekilde net olmak istedim, belirlemek istedim bunu.

Üç sene önce şarkıları toparlayıp Semi Jazz Orkestrası’yla Semih hocayla beraber prova sürecine girdim. Yaklaşık 12 tane prova yaptık. Yaptığım bu şarkıları beraber çalıp, canlı çalıp stillerini çalıştık nasıl bir tarzda şarkıları yapmak istiyoruz. Çalışma yaptık. Çalışmayı yaptıktan sonra bu kayıtları aldım. Ondan sonra arasından “Mesela”yı seçip sonra düzenlemeye başladık ve şarkıyı yayınladık.

“Selami Şahin ismi beni hep cesaretlendirdi”

Babam bana hep “Sen ne istiyorsan, nerede mutluysan ben okeyim ona” derdi. O yüzden Selami Şahin bizi her zaman cesaretlendirmiştir. Ben bazen şöyle sorular da alıyorum: “Selami Şahin sizde bir baskı yaratıyor mu?” gibi bir şey de var, düşüncede var doğal olarak ama inanın ben bunu çocukluğumdan itibaren hiçbir zaman hissetmedim. Çünkü baba her zaman bizi kazanmaya çalıştı. Yeteneklerimizi dışarıya çıkarmaya çalıştı. Sahnede de yanındaydım ama bir yandan da mimarlık okudum. Aslında şimdi dönüp baktığımda bir yandan sporla da ilgileniyorum. Güzel sanatlar üzerinde de ilgilenmişim resim yapmışım. Baktım hep güzel sanatlar için uğraşmışım. O yüzden bu konuda zaten anne-baba yönlendiriyor ilk etapta. O yüzden bize hep annemiz babamız bu konuda en büyük desteği verdi.

“Seninle Başım Dertte’ Türkiye’nin müzikalidir”

Geçen yıl “Seninle Başım Dertte” müzikalini hayata geçirdik. Dünyada Abba -  Queen Müzikalleri var. Bizde bu ülkede, bu topraklarda büyümüş bir bestecinin eserlerinden oluşan kendi müzikalimizi aslında Türkiye’nin müzikali yapmak istedik diyebiliriz. Yani bu sadece bizim değil Türkiye’nin müzikali. Türkiye’de bu konuda ilkiz diyebilirim. Üç sene boyunca Tiyatro Kedi ile devamlı toplantı halindeydik bu proje için. Lider Entertainment ve Tiyatro Kedi ortaklığında yapmıştık biz bu müzikali gerçekleştirdik. Hakan Altıner’lerle Damla Ciğercisol yönetmenimizdi. Devamlı toplantı halindeydik. Nasıl yaparız? Dekoru nasıl hallederiz? Derken isimleri belirledik. Suna Keskin, İsmail Düvenci, Hakan Altıner derken böyle kadro belli olmaya başladı.  Bir gün Damla Ciğercisol yani müzikalin yönetmeni bana “başrol arıyoruz” dedi. “Bir kızımız bir erkeğimiz lazım. Niye sen oynamıyorsun” dedi bana toplantının ortasında. Dedim ki “Damla ben hayatımda oyunculuk tecrübesi yapmadım, olmadı daha doğrusu. Çok önemli bir kadro da var orada, Suna hocalar var, İsmail hoca var onlara da mahcup olmak istemiyorum”. O bana “Yok yok sen akıllı adamsın yaparsın” dedi. Beni ikna etti Damla. İkna olduktan sonra ben tabii her işi hakkıyla yapmaya çalışıyorum. Bu işi de yapmaya çalıştım. Ümit Çırak’la oyunculuk eğitimleri almaya başladım. Altı ay boyunca bizim çok ciddi bir hazırlık sürecimiz oldu. Sabahları Ümit Çırak’a derse gidiyordum. Müzikalde İbrahim karakteriydim. 80’ler dönemi ve İbrahim karakterini oynuyorum, taksiciyim. İbrahim karakteri üzerinde bir eğitim almaya başladım. Sabah orada eğitimdeydim öğlen çıkıyordum bir yemeğimi yiyordum saat 2’de “Seninle Başım Dertte”nin provasına giriyordum. Akşam 8’de çıkıyorduk eve git yine yemeğini ye, yat uyu. Altı ay böyle yaşadım ben. Bayağı İbrahim gibi yaşamaya başladım, evde de öyleydim. Son altı ay provamızı yaptıktan sonra biz açık havalarda oyunumuzu oynadık. Yaklaşık 14-15 ayaklı bir oyundu bu. Çeşme Açıkhava, Bodrum Antik, Antalya Açıkhava.

“Altı ay seksenlerin havasını yaşadım”

Çok güzel bir hikâye, tam bir 80’ler hikayesi. Çok önemli bir kadro, çok kalabalıktık. Kostümcümüzden koreografımıza kadar bayağı kalabalık bir ekip vardı. Üç dört tır gidiyordu. Biz otobüsle gidiyorduk turneye, otobüste şarkılar türküler söylüyorduk. Suna hoca okuyor, Damla okuyor. Bayağı güle oynaya 80’ler havasında gidip geldik, öyle yaşadık aslında yani 80’ler kafasında yaşadık o altı ay boyunca diyebilirim. Tabi ben oyunculuk zehrini de almış oldum bu vesileyle. Sonra bunun üzerine ilerlemek, uzmanlaşmak istedim aslında. O yüzden de “Mesela” klibim “Seninle Başım Dertte” Müzikalinin devamı diyebiliriz. Klipte daha az senkronlu olduğu daha çok oyunculuğumu göstermek istedim.

“Seninle Başım Dertte” Müzikalini biz ömürlük tasarladık. Yani beş sene ben oynarım bu rolü İbrahim karakterini ama beş sene sonra birileri devam ettirecek şeklinde tasarladık. Yani elimizde her şeyimiz hazır. Prodüksiyonumuz, kostümlerimiz zaten her şey hazır. Bu yazda düşünüyoruz oynamayı. Bununla ilgili hem sponsorluk görüşmeleri yapıyor Emirhan ve Tiyatro Kedi.

“Selami Şahin’de yenilikler “Mahzen” albümüyle başladı”

2010 senesiydi ve ben babamın hem prodüktörlüğünü hem de menajerliğini yaptığım döneme denk geliyor. Selami Şahin’in batı formundaki şarkıları modern ve günümüz düzenlemeleri ve aranjmanlarıyla tekrardan Selami Şahin yorumuyla dinletmek istedik ve “Mahzen” albümünü hazırladık. Aykut Gürel albümün yönetmenliğini ve düzenlemesini yaptı ve ortaya çok iyi bir iş çıktı. Aykut abide heyecanlandı bu iş için. Biraz streslendi ilk başta çünkü çok kıymetli, senelerin şarkısı ve siz onlara bir şekilde başka bir tarz koyuyorsunuz. On şarkı yer alacaktı albümde. Çok şarkı eledik. İlk başta elimizde 30’a yakın şarkı vardı. 30’dan 10’a düştük.  Selami Şahin yeniliklere açık bir adam yani yeni olan her şeye bayılıyor ve destekliyor. Mesela sahnede de Selami Bey’in şu an sahnedeki orkestrasının tarzı da farklıdır.

“Oğlun firman gibi lider olsun”

1985 yılında Zeki Müren bizim şirkete albüm yapıyor. Sanıyorum Eskimeyen Dost plağını yönetiyordu babam. Gitme Sana Muhtacım’ın yer aldığı Zeki Müren plağı. O dönem tabii sık sık bir arada stüdyodalar. Ben doğuyorum, doğduğum gün hastaneden babam Zeki Paşa’yı arıyor diyor ki; “Paşam diyor bir erkek evladım oldu adını senin koymanı istiyorum”. O da durmuş şey demiş; “Firman gibi lider olsun” demiş. İsmimi Zeki Müren koydu. Mehmet ise babamın babasının adı, Mehmet’i de oradan alıyorum ben. Babamın da gönlünü yaptık, Zeki Paşa’nın.

“Üç tane Selami Şahin bestesini kendime sakladım”

Ben Selami Şahin’in repertuvarında “bilinmedik şarkılar” diye hani bilinmedik değil de çok böyle “Seninle Başım Dertte” gibi “Özledim” gibi ön plana çıkmamış şarkıları ayırdım. Bu şarkılardan iki üç tanesini kendime ayırdım. Ama benim şu anda ilk hedefim kendi şarkılarımı seslendirmek. Dediğim gibi zaten on beş tane şarkı bitirmişiz mesela bir an önce bunları paylaşmak istiyorum. Benim müzik kariyerim böyle gidecek bir iki sene. Tabi ki önümüzdeki sene veya bir iki sene sonra bir Selami Şahin coverı yapmak isterim. Selami Şahin’le bir düet yapmak isterim. Anısı yeter.

“Emojilere ve yapay zekaya ince dokundurma”

Dijital Tapınak adlı kitabında teknolojinin insanlığa olan olumsuz etkilerini dile getiren araştırmacı – yazar Haluk Özdir ile bir araya geldim geçen hafta. Oldukça güzel bir kitap yazmış, cesur ve en önemlisi gelecek adına iddialı öngörüleri var. Usta yazar sohbetimizde bana yapay zekâ aracılığı ile tek tip bir dünya yaratılacağını iddia etti. Bana hiç de uzak gelmedi bu görüş. Çünkü insanlık zaten tek tipleşmeye başladı bile. Hepimiz elinde akıllı telefonları olan akılsız yaratıklara döndük.

Haluk Özdil, bana “Kitleleri kontrol etmenin tek yolunun zihin kontrolünden geçiyor. Kitleleri kontrol edeceksiniz ki size karşı çıkmasın. Son zamlarda bir proje üzerinde çalışıyorlar. Emojiler yoluyla bir yazı dili oluşturuluyor. 2013 yılında Oxford Üniversitesi emoji sözlüğü çıkardı. Peki neden çıkardı? Gelecekteki dünya dilinin temelini oluşturuyorlar. Çünkü yazı dilini istemiyorlar. Yazdığınız zaman kontrol edemiyorlar.” dedi.

Yapay zekânın tek dünya yaratılmasında önemli bir rol üsteleneceğini de iddia eden Özdir, “Yapay zekâ tek dünya yaratmak isteyenlerin lokomotifi. Yapay zekâ olmaz ise tek dünya olmayacak. Bakın Suudi Arabistan Mısır’dan bir ada satın aldı. Burada robot şehir kuruluyor. Bunu Suudi Arabistan kurmuyor. Dünyayı yöneten sayısı on – on iki olan aile bulunuyor arkasında. Burada robotlara vatandaşlık veriliyor. Aslında bir mesaj verilmek isteniyor. Göreceksiniz ileride insanlar robotlarla evlenmeye başlayacak.” dedi. Hiç hafife almayın, gerçekleşme olasılığı çok yüksek olan bir iddia bu.

“Engelli dalgıçlar projelerini anlattı”

Bu yıl yirmi ikincisi İstanbul Gedik Üniversitesi Su Altı Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Su Altı Bilim ve Teknoloji Toplantısı, su altına gönül veren 486 kişinin katılımıyla İstanbul Pendik’te bulunan Gedik Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Yapılan bilgilendirici sunumlarım yanı sıra Türkiye’deki dalgıçların sorunlarına çözüm üretebilmek ve yürürlükteki yönetmeliklerin düzenlenmesi ile ilgili Ulaştırma Bakanlığı, ilgili kurumlar, üniversiteler ve konunun uzmanlarının paydaşlığında bir çalıştay gerçekleştirilmesi de gündeme getirildi.

Toplantıda son olarak engelli dalgıçlar söz aldı. Su altı dünyasının herkes için olduğunu göstermek isteyen engelli dalgıçlar toplantıya katılarak dalışın engel tanımadığı mesajını verdi. ‘’Engellilerde Scuba Eğitimi’’ projesinin çalışanları ve gönüllüleri, katılımcılara kendi çalışmalarını anlatarak büyük bir farkındalık yarattılar.

Tan Taşçı, Zekai Tunca için Galata'da!

Türk Sanat Müziği’nin efsane isimlerinden Zekai Tunca’nın 50. sanat yılına özel olarak hazırlanan, Poll Production by Polat Yağcı etiketiyle yayınlanacak albümün ilk video klibi Tan Taşçı’dan geldi. Müziğin önemli isimlerinin yer aldığı albümde Tan Taşçı, sözü Seyhan Girginer ve Zekai Tunca, bestesi Zekai Tunca’ya ait olan ‘Git Gidebilirsen’ şarkısına Kemal Başbuğ yönetmenliğinde klip çekti. Galata’da bir binanın çatısında gerçekleşen çekimlerde Tan Taşçı ve Başkanlar Orkestrası hem çaldı hem söyledi. Performans görüntülerinden oluşan video klip, renkli karelere sahne oldu.

Tuğba’nın hergelesi yayında

Tuğba Özerk, sözü ve müziği Murat Güneş, düzenlemesi ise Ufuk Kevser, imzası taşıyan yeni şarkısı 'Hergele'yi yayınladı. Avrupa Müzik markasıyla yayınlanan 'Hergele' tüm dijital müzik platformlarında yayında!