Röportaj 06.06.2019 11:34

'Küba sıcaklığını Türkiye'ye getiriyorum'

Kendine has müzikal yorumunun yanı sıra hem solo hem de sahnedeki diğer enstrümanlarla birlikte yaptığı harika doğaçlamalarıyla öne çıkan Kübalı caz piyanisti Roberto Fonseca, Akra Caz Festivalindeki konseri öncesi heyecanını YeniBirlik'le paylaştı
'Küba sıcaklığını Türkiye'ye getiriyorum'

SEMA SEZEN

İbrahim Ferrer, Orlando ‘Cachaíto’ López, Rubén González, Guajiro Mirabal y Manuel Galbán gibi dünyaca ünlü isimlerle aynı sahneyi paylaşan ve Buena Vista Social Club ile de çalan Roberto Fonseca Antalyalılara mistik bir Havana gecesi yaşatacak.

Sanatçı bu özel gecede sekizinci albümü ABUC’tan parçalar yorumlayacak. The New York Times’ın “Küba’nın karizmatik ve baş döndüren piyanistlerinden” şeklinde övgüyle bahsettiği Roberto Fonseca’nın muhteşem performansı öncesinde Türkiye’nin en iyi caz vokallerinden Ece Göksu dörtlüsüyle birlikte sahnede olacak. Roberto Fonseca 20 Haziran akşamı 2. Uluslararası Akra Caz Festivali kapsamında Antalyalı müzikseverlerle buluşacak.

-2. Uluslararası Akra Caz Festivali kapsamında Antalyalı müzikseverlerle buluşacaksınız. Bize konseriniz ve repertuvarla ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
Tutkulu, enerjik, Küba sıcaklığını yansıtan bir konser olacak. Dinleyicilerin Küba müziğini modern tınılarla deneyimleyecekleri bir akşam olacak. ABUC albümümden şarkılar çalacağım. Bu albümde Küba müziğini kendi bakış açımla aktarmaya çalıştım. Proje anlamında benim hayallerimi gerçekleştirebildiğim bir albüm oldu.

-Türkiye, Türk müziği hakkında neler biliyorsunuz? Türkiye’ye dair izlenimleriniz neler?

Türkiye’ye gelmeyi her zaman çok seviyorum. Ancak turnelerin yoğun programı nedeniyle orada yeterince kalıp yerel müziğe dair kapsamlı bilgi edinemediğim için çok üzülüyorum. Orada çok sevdiğim dostlarım da var. Enstrüman olarak “ney” çok seviyorum, çalabilmeyi öğrenmeyi çok isterdim.

-Bu kadar güzel piyano çalmayı nasıl öğrendiniz? Piyano sizin için nasıl bir tutku?
Okulda öğrendim, Havana’da klasik müzik eğitimi aldım. Dünyadaki en iyi eğitim metotlarından birine sahip olduğumuz için çok şanslıydık. Avrupa klasik müziğini öğrendikten sonra tam anlamıyla bir müzisyen olmaya başlıyorsunuz. Bunun nasıl bir tutku olduğunu kelimelerle tarif etmem çok zor, tamamen duygularla hissedebildiğim bir şey.

-Hala uzun saatler çalışıyor musunuz? Başarınızın sırrı ne?
Turnedeyken istediğim ölçüde pratik yapamıyorum ama soğumamaları için her zaman parmaklarımı çalıştırıyorum. Bunun bir sırrı var mı bilmiyorum, samimiyet diyebiliriz.

-Genç piyanistler için tavsiyeleriniz olur mu? Genç piyanistlere ne önerirsiniz?
Onlara çokça müzik dinlemelerini öneririm, özellikle de klasik müzik. Ve elbette mümkün olduğunca çok çalışmalarını, pratik yapmalarını…

-Sizin için sahnede olmanın en iyi yanı ne?

İnsanların müziğinizden keyif aldığını görmeniz...

-Müzik dışında nelerle ilgilenirsiniz?
Elimden geldiğince insanları ve kendimi mutlu etmeye çalışırım.

-Günlük yaşamınızda ne dinlemeyi seversiniz?
Her tür müziği dinlerim, mesela şu sıralarda James Blake dinliyorum.