Röportaj 02.06.2018 14:48 Güncelleme: 02.06.2018 14:49

Kozadan Çıkmak

Bir kitap okudum. Asla pes etme, vazgeçme diyen. Sevginin gücünü tekrar tekrar anlatan. Bazılarına göre öğreticiymiş. Bana göre mucizevi. Bir kadının kozasından çıkışını anlatan. Sevgisinin ona güç, gücününse en sevdiğinin yaşamına dönüştüğü bir mucizenin hikayesi.
Kozadan Çıkmak

Aslı SERTDEMİR

Fotoğraf: Şafak GÜVEN

Aşık olduğu adamla tozpembe hayaller kuruyormuş. Evlenecek çocukları ile mutlu mesut yaşayacaklarmış. Hayatın onların üstündeki planı ise bambaşkaymış.

Bunları anlatan kadını tanımalıydım, tanıştırmalıydım sizlerle… Silahı sevgi olan Hatice Beyza Bulut. Kitabı, Kozadan Çıkmak.

Hatice Beyza Bulut kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?

Uzun yıllar Fransa' da yaşadıktan sonra Türkiye'de MBA-İşletme alanında yüksek Lisans yaptım. 14 yıl kadar bir süre finans bankacılık alanında çalıştım. 2004 yılında eşimle tanıştık. Birbirimize aşkla bağlı bir çifttik. 2 buçuk yıllık arkadaşlığımız sonrası evlendik. Özgür ve gezgin ruhlarımız birbirini bulmuştu. Keşfetme tutkusu ile 15'ten fazla ülke gezdik. Günümüzü gün ediyor, başımıza geleceklerden habersiz çocuk sahibi olma planları yapıyorduk. Çocuğumuz olacaktı ve mutlu bir yuvamız. Ancak hayatın kendi planları vardı. Biraz acımasız, biraz zorlayıcı. Kim bilebilirdi ki engelli bir çocuğun sınavımız olacağını. Ve bir kararla hayatımız alt üst oldu. Ancak hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını kim bilebilirdi ki…

Kızınız, ilk çocuğunuz İpek Bade’nin doğumu ve hastalığını öğrendiğiniz andaki hislerinizi ve bu hastalığın ne olduğunu anlatır mısınız?

2011 yılında 24 haftalık 660 gr bir bebek dünyaya getirdim. Malesef ki erken doğuma bağlı olarak hidrosefali hastası oldu. Elbette ilk duyduğumuzda büyük bir şok yaşadık. Böyle bir çocuk istenir miydi? Sevilir miydi? Hayallerimize ne olacaktı? En iyi okullara gönderecek başarısıyla övünecek, düğününde oynayacak, mutluluğumuza mutluluk katılacaktı. Hayat planlarımızın istemediğimiz yönde değişecek olması, tüm bu belirsizlikler bizi perişan etmişti. Ta ki aylar sonra kuvözden çıkıp bize teslim ettikleri güne kadar. Onu kucağıma verdikleri gün ben ona aşık olmuştum. Hele de alıp eve gidip yedirip, içirip, beraber uyuyup, öpüp koklayınca, dedim ki, “ben doğurduğum gün değil, ben bugün ANNE oldum”. Belirsizlikmiş insanı perişan eden.

İşte o gün karar verdim. Bir kurban gibi davranmayacaktım, kendimi imha değil, inşa edecektim! Çocuğumuz için ne gerekiyorsa yapmalıydık anne baba olarak. Ona daha kaliteli bir yaşam sunmak, onu mutlu etmek, tek amacımız olmuştu. Organik beslenmeden tutun, yardımcı destek aparatlar, modern tıbbın yanı sıra alternatif terapilere kadar birçok konuda gerek yurtiçinde gerek yurtdışında ne varsa araştırmalar yaparak kızımızın şifa yolunda deneyimliyorduk. Yaşamaz denilen kızımız bugün 6 yaşında olup yüzde 90 bedensel ve zihinsel engellidir. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen, mucizevi olarak görülen müthiş bir algısı vardır. Konuşamıyor ama tepkileriyle iletişim kuruyor.

Kızınızı tedavi ettirmek için alternatif yöntemlere de başvurmuşsunuz. Kitabınızda da bahsetmişsiniz. Neler denediniz?

Kızım İpek Bade'ye şifa ararken, tamamlayıcı tıp (Holistik Tıp) ile tanıştık. Gerek yurtiçinde gerek yurtdışında, birçok alternatif terapi yöntemlerini deneyimledik. Kimi zaman Reiki evrensel yaşam enerjisine başvurduk. Kimi zaman diğer farklı yöntemlere, Hipoterapi, Reflexoloji, Fizyoterapi, Homeopati, Hacamat gibi bir çok şey denedik.

Halen de araştırmaya ve yeni yöntemleri keşfederek deneyimleyip, kızımıza şifa olmasının heyecanını duyuyoruz.

Beyza nasıl bir anne?

Özgürlüğüme düşkün karakterim sebebi ile sosyal yaşamımı kısıtlayacak bir çocuğa hayatımı adayabileceğim, aklımın ucundan geçmezdi. Ancak hayatın annelik öncesi ve sonrası diye ikiye ayrıldığını ancak ANNE olunca anlayabildim. Dünyanın en özel en değerli mertebelerinden olsa gerek. Kariyerinden geçen, tüm hayallerini evlatlarına göre şekillendiren, mücadeleci, asla vazgeçip pes etmeyen bir anne var karışınızda.

Anladığım kadarıyla kızınıza şifa ararken aslında kendinize de şifa bulmuşsunuz. Bu yolculuğunuzu biraz anlatır mısınız?

İpek Bade, benim hayatımı da bambaşka yöne çevirdi. Kızımın sağlıklı şekilde hayata tutunabilmesi tek hayat amacım oldu. Ve bu yöndeki tüm araştırmalarım bana organik yaşamın ve Spiritüel yaşamın kapılarını açtı. Kızım için alternatif terapileri deneyimlerken kendimi de güçlü kılmak adına kendime de yatırımlar yaptım. Enerji çalışmaları, içsel çalışmalar, nefes terapileri gibi. Anne olarak güçlü olmalıydım ki çocuğuma güç verebileyim. Kızıma şifa ararken kendim şifalanıyordum. Sevginin gücünü deneyimliyordum. Dışarıdaki yolculuğumun yanı sıra içime de yolculuk yapıyordum. “Bir ben var ki bende, benden içeri” demiş, Yunus Emre. Tüm bunların dönüşümüm için yaşanması gerektiği bilincinde olmak dönüşümün başlangıcıdır. Bu yolda donatıldım, şifa buldum. Öğrendikçe öğretmeye başladım.

Kitap yazma fikri nasıl çıktı?

Araştırmalar yaptığım dönemde, piyasadaki bu boşluğu fark ettim ve çalışmalarımı bu yönde ilerlettim. Kızım İpek Bade'nin şifa yolunda deneyimlediği yurtiçi ve yurtdışı tedavi ve alternatif terapileri kaleme alarak bizimle aynı kaderi paylaşan ailelere ufacık da olsa ışık, umut olabilmek istedim. Hangi konuda olursa olsun umuda ihtiyacı olan herkese umut olabilme düşüncesi ve çevremden aldığım sonsuz destek benim bu yola çıkmamı sağladı.

Ayrıca, bu vesile ile “Serebral palsi'li çocuklara destek'' derneğine ve erken doğan bebekleri yaşatma derneklerinde farkındalık yaratmak ve kitap gelirini bağışlayarak bir nebze de olsa katkıda bulunacak olabilmenin heyecanını yaşadım.

Elbette annemle başlayan, sonrasında kız kardeşim Diğdem ERKUT ile devam eden ve şu an yönetiminde olduğu KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği)’deki çalışmalara desteğimiz halen sonsuzdur. Anneyiz ancak önce KADINIZ.

KADEM kadınların sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasal hayata aktif katılımlarını sağlayarak, kadınların demokratik haklarının bilincinde olmalarını destekleyici, mesleki gelişimlerine yönelik projeler ve aktiviteler gerçekleştirerek; araştırma, inceleme ve yayın çalışmalarını teşvik etmek, yürütmek ve yaymayı amaçlayan tek dernektir. Böylesi bir yapının içerisinde olmak onur verici.

Özel çocuklara sahip annelere ne söylemek istersiniz?

Kabullenmekle başlıyor her şey... Madem bu olay başıma geldi, en iyi şekilde yaşamalıyım. Bedenlerimiz bize emanet birer elbise gibi. Ruhlarımızdır asıl varlığımız. İpekböceğimizin ruhu sapasağlam. Elbisesi defolu görünse ne yazar.

Mutluluk hayata nasıl bir bakış açısıyla baktığımızla alakalıdır. Hiçbir şey aşılamaz değildir. Sevince hiçbir şey engel değildir. Hayattaki en büyük engel sevgisizliktir. Sevginin olduğu yerde mucizeler vardır ve mucizeler yalnızca ona inananların başına gelir. Bakış açını değiştir, hayatın değişsin!

“Mucizeler yalnızca ona inananların başına gelir?” Mucize nedir peki?

Sevgiyle gelen mucizeler vardır. Sevgi, insan yaşamını anlamlı hale getiren en önemli ögelerden bir tanesi. Her insanın sevgiyi yaşama, sevgiyi hissetme ve ifade etme biçimi farklılıklar gösterir. Bana göre sevgi, her şeyi olduğu gibi kabul etmektir. Sevginin gücünü deneyimleyen biri olarak, inanmakla başlar tüm mucizeler… Bilirim ki hayatta hiçbir şey aşılmaz değildir. Yeter ki kalbimiz de engel olmasın. En büyük engel sevgisizlik. Sevginin olduğu yerde mucizeler vardır ve mucizeler yalnızca ona inananların başına gelir!

Yaşamımız boyunca olumsuz enerji, kendimizi suçlamak, sürekli kaybeden psikolojisine hepimiz zaman zaman giriyoruz. Bu psikolojideki kişilere ne söylemek istersiniz?

Kurban gibi davranmamak... Kendinizi imha etmek yerine, inşa etmek, demek. Yaşanan her şeyin bir nedeni vardır. Sen sadece sebeplerini ararsın. Kişi öz benliğini tanıyıp varoluş nedenini idrak edince, geriye ne sonsuz acı kalıyor ne de hesap kitap. Bir insanın sadece bedenden oluşmadığını çok özel ve güçlü ruhsal varlık olduğuna dair güçlü yaşanmışlıklar söz konusu. “Özüne inmediysen, tamamlanmadın” yazıyordu okuduğum bir kitapta. Keşfettikçe huzur buluyor insan…

Mutlu son diye bir şey var mı? Mutluluk ne?

Mutlu son diye bir şey yoktur. Mutluluk senin hayatına nasıl baktığınla alakalıdır. Bakış açını değiştir, hayatın değişsin. İpekböceği kozası hikayesini bilirsiniz. Kimilerine göre o koza onun hapishanesidir. Kimilerine göre de özgürlüğüdür. Ben ipekböceğinin uçma hayali ile o kozayı ördüğüne inanıyorum. Hayat bir yolculuktur. Bu yolculukta herkesin amacı kendi kozasından çıkmaktır. Hepimizin mücadelesi farklı olsa da amacı aynıdır. KOZADAN ÇIKMAK…

İNSANI PERİŞAN EDEN BELİRSİZLİKMİŞ

Onu kucağıma verdikleri gün ben ona aşık olmuştum. Hele de alıp eve gidip yedirip, içirip, beraber uyuyup, öpüp koklayınca, dedim ki, “ben doğurduğum gün değil, ben bugün ANNE oldum”. Belirsizlikmiş insanı perişan eden.

En büyük engel sevgisizliktir. Sevginin olduğu yerde mucizeler vardır ve mucizeler yalnızca ona inananların başına gelir. Bakış açını değiştir, hayatın değişsin!

İşte o gün karar verdim. Bir kurban gibi davranmayacaktım, kendimi imha değil, inşa edecektim!