Kültür Sanat 17.02.2016 16:10

'Kırmızı Saçlı Kadın' satış rekoruna doğru

Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın romanı iki haftada ikinci baskısıyı yaptı. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan roman iki haftada 250 binlik satış rakamını yakaladı.  Kırmızı Saçlı Kadın, otuz yıl önce İstanbul yakınlarındaki bir kasabada…
'Kırmızı Saçlı Kadın' satış rekoruna doğru

Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın romanı iki haftada ikinci baskısıyı yaptı. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan roman iki haftada 250 binlik satış rakamını yakaladı. 

Kırmızı Saçlı Kadın, otuz yıl önce İstanbul yakınlarındaki bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikâyesi ile büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor. 1980'lerin ortasında geleneksel usulle kuyu kazan Mahmut Usta ile çırağı 'küçük bey' Cem zor bir arazide su ararlarken, kasabanın hemen dışındaki sarı çadırda esrarengiz bir tiyatrocu kadın her gece eski masal ve hikâyeleri yeniden anlatmaktadır. Roman, bir yandan genç kahramanın aşk, kıskançlık, sorumluluk ve özgürlük duygularıyla derinden tanışmasını hikâye ederken, diğer yandan medeniyetler üzerinden babalar ve oğullar; 'otoriterlik' ve birey olma konularını tartışıyor.

Ünlü yazardan “Çüş Orhan Pamuk, çüş!”

Habertürk Gazetesindeki köşesinde bugün kitabın eleştirisini yapan Murat Bardakçı roman için ağır ifadeler kullandı.

Kısa bir alıntı ile kitabın 114. sayfasında yer alan: 

“...Bir dönem skandal ve cinayet haberlerini öne çıkaran gazeteleri Oidipus ve Rüstem benzeri hikâyelere çok rastladığım için okudum. İstanbul’da iki çeşit hikâye okur tarafından çok seviliyor, ucuz gazetelerde çok yayımlanıyordu. Birincisi; oğlu askerde, hapiste, uzaktayken babanın, genç ve güzel geliniyle yatması, olayı fark eden oğulun babayı öldürmesiydi. Çok işlenen ve sayısız çeşitlemeleri olan ikinci cins cinayet ise, cinsel açlık içindeki oğulun, bir cinnet anında zorla anasıyla yatmasıydı. Bu oğulların bazıları kendilerini durdurmaya ya da cezalandırmaya çalışan babalarını öldürüyordu. Toplum tarafından en çok nefretle karşılanan oğullar bunlardı: Ama toplum onlardan babalarını öldürdükleri için değil, zorla analarıyla yattıkları için nefret ediyor, adlarını bile anmak istemiyordu. Baba katili bu oğulların bazıları bir pisliği temizleyerek nam yapmak isteyen hapishane ağaları, kabadayılar veya kiralık katil adayları tarafından öldürülüyordu. Bu cinayetlere devlet, hapishane yönetimi, gazeteciler, hatta toplum karşı çıkmıyordu...” satırlarını köşesine taşıyan bardakçı, “Neredeyse kırk senelik gazeteciyim, ucuz yahut pahalı hiçbir gazetede “oğulun anası ile yatmasını” ve ardından gelen cinayetler zincirini konu alan tek bir haber bile görmedim; üstelik bu hadiselerin “ucuz gazetelerde çok -Nobelli yazar herhalde ‘sık sık’ demek istiyor- yayınlandığına” da hiç tesadüf etmedim!
Gazetelerde böyle bir sapıklıklar silsilesine tesadüf eden varsa buyursun, göstersin!” dedi.

Bardakçı yazısını, “Başlıkta kullandığım “Çüş” ibaresi için affınızı rica ediyorum... Aslında daha değişik bir başlık düşünmüştüm ama arkadaşlar “Ana-oğul üzerine kurulu böylesine menfur bir hayâlin başlıkta kullanılması bile yakışıksız olur” dediler ve dolayısı ile “Çüş” ile yetinmek zorunda kaldım.

Ama bu “Çüş”ün yanına arzu ederseniz “Yuh”, “Ohaaaa!” vesaire gibi ünlemler de koyabilirsiniz. “Kırmızı Saçlı Kadın”daki bu utanç verici hayâli yorumlamakta zaten bu ünlemler ile daha nice sıfatlar bile kifayetsiz kalır.” ifadelerini kullandı.