Röportaj 15.01.2019 03:00

'İstanbul Dünyanın En Güzel Şehri'

Virtüözitesi, yaratıcılığı, farklı stilleri bir arada sunabilen müzikal çeşitliliğiyle tanınan İspanyol piyanist ve besteci Ariadna Castellanos, YeniBirlik'le sanat yaşamını konuştu
'İstanbul Dünyanın En Güzel Şehri'

Sema SEZEN

Genç yaşına rağmen kendi jenerasyonunun en önemli müzisyenlerden biri olarak gösterilen Ariadna Castellanos, 25 Ocak akşamı İş Sanat’ta hayranları ile buluşacak. İlk albümü ‘Flamenco en Black and White’ ile yılın en iyi prodüksiyonu dalında Latin Grammy ödüllerine aday olan, 2016’da piyano ve elektronik müziği bir arada sunduğu ikinci albümü MJU:ZIK ile İspanya listelerinde uzun süre üst sıralarda yer alan sanatçı elektronikten caza, poptan Flamenko’ya uzanan şarkılarıyla dinleyicilerine renkli bir performans sunuyor. Dünyanın birçok yerinde Paco de Lucia, Paquito de Ribera, Michael Camilo, Richard Bona, Herbie Hancock gibi önemli sanatçılarla aynı sahneyi paylaşan İspanyol piyanist ve besteciyle konseri öncesinde bir araya geldik.

Müziğe olan yatkınlığınızı, yeteneğinizi nasıl fark ettiniz? 

Müzikle haşır neşir olmaya 5 yaşında başladığım için kendimi bildim bileli hayatımdaydı. Babam gitar çalar, Bob Dylan, Pink Floyd şarkıları söylerdi. Hayal dünyası geniş, küçük bir kızdım. Bir bale sınıfına devam ediyordum. Ve orada gördüğüm en büyük enstrümanı çalmak istiyordum, yani piyanoyu! Annem beni konserlere götürür, kurslara, yarışmalara katılmam için sabah akşam uğraşırdı. Yeteneklerimi ve hayallerimi gerçeğe dönüştürmek konusunda bana destek olan bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım.

Peki, müzisyen kimliğinin dışında Ariadna Castellanos’u biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Ben yeni şeyler öğrenmeye çok hevesli, bir şeyleri heyecan duyarak yapmayı seven, dünyayı daha iyi bir yere dönüştürmek üzere elinden geleni yapmaya çalışan bir insanım. İnsanın zulmüne, çevreye verdiği zarara, cehalete ve kendini beğenmişliğe tahammül edemem. Başkalarına esin vermeyi, eğlenmeyi, hayal kurmayı, spor yapmayı, teknolojiyi, doğayı, sanatı, insanları ve mizahı çok severim.

Sahnede olmak size nasıl hissettiriyor? 

Adrenalinin en yüksek olduğu sihirli anlar benim için… Zaman duruyor ve bir yandan insanlarla bağ kurup onlara keyifli anlar yaşatırken bir yandan da elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.

İcracı kimliğinizin yanı sıra kendi bestelerinizi yapıyorsunuz. Nelerden esinleniyorsunuz? 

Birçok şeyden ilham alıyorum. Filmlerden, girişimcilerden, diğer sanatçılardan, müzikten… Günlük hayatta karşılaştığım rastlantısal hikâyelerden.

‘Bu kez İstanbul’un tadını çıkaracağım’

Türkiye’ye daha önce de gelmiştiniz. İzlenimlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Türk ve İspanyol geleneksel müziğinde birçok benzerlik var. Bence bu yüzden İspanyol sanatçılar Türkiye’de çok seviliyor. Bu öyle bir sevgi ki bize de yansıyor ve en ufak bir yabancılık hissetmiyoruz. Bu duygu her gelişimizde artıyor. Geçen gelişimde İstanbul’a bayılmıştım, bu kez şehrin tadını çıkarmak için biraz daha zamanımız olacak. O yüzden çok heyecanlıyım, bence İstanbul dünyanın en güzel ve yaşayan şehirlerinden.

Bu kez nasıl bir repertuvar hazırlıyorsunuz hayranlarınız için?

Son albümüm MJU:ZIK ve yeni çıkacak albümüm MONSTER’dan şarkılar çalacağız. Tabii ki piyano için yazılmış şarkılar olacak ama aynı zamanda “aykırı” şarkılar da olacak. Konseri ufak ufak ilerleteceğiz. Harika bir konser olmasını umuyorum. Ben ve arkadaşlarım konseri iple çekiyoruz. Bu, Türkiye’ye 4. gelişim olacak. İstanbul, Ankara ve Antalya’yı daha önce gördüm. Her seferinde o kadar güzel bir ilgiyle ve sevgiyle karşılanıyorum ki… Tekrar davet geldiğinde çok mutlu oldum. 

Gelecek planlarınız nedir?

Monster’ın mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmasını, insanların ruhuna dokunmasını istiyorum. Bu şarkıları birçok festivalde dinleyenlerle paylaşmayı umuyorum.
Bunun yanı sıra İspanya’daki ilk sanal gerçeklik (virtual reality) stüdyosunu açtık. Play Station için soundtrack’ler hazırladık. Burada yapmak istediğimiz daha birçok proje var. Müziği teknolojiyle buluşturduğumuzda sonsuz bir deneyime ve olasılığa ulaşabiliriz ve bence bu inanılmaz heyecan verici.