Eğitim 21.07.2017 03:00

​İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Candemir DOĞAN: 'İLAHİYAT EĞİTİM FAKÜLTESİ AÇILMALI'

​İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Candemir DOĞAN: 'İLAHİYAT EĞİTİM FAKÜLTESİ AÇILMALI'

“İlahiyat Eğitim Fakültelerinin açılması gereklidir. Öğretmenlik toplumu inşa sanatıdır. Özellikle din eğitimi söz konusu olduğunda öğretmenliğin önemi bir kat daha artar. Ancak ne hazindir ki ülkemizde henüz ilahiyat alanlarının eğitimi, tam öğretmenlik eğitimi almış öğretmenler tarafından yapılmamaktadır. Mevcut ilahiyat fakültelerinde sadece Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü vardır. Bu bölüm ne kadar önemli ve gerekliyse diğer 11 uzmanlık alanı da aynı değer ve önemde olduğundan öğretmenlik bölümlerinin açılması elzemdir. İmam Hatip Liseleri ve İlahiyatlar Fakültelerinin sayılarının artmasıyla birlikte İlahiyat Eğitim Fakültelerine ihtiyaç da ortaya çıkmıştır. Nizamü’l-Mülk gibi tefrikayı vahdete, İmam’ı Gazali gibi sapkınlara hidayet yolunu açarlar.”

İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Arap Dili Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Candemir Doğan, heyecanlı, çalışkan, hayatını ilme adamış, kendi dünyasına sessizce yaşayan, vatanı ve milleti için yeni düşünceler üretmeye çalışan bir bilim insanı profil çiziyor. Son zamanlarda çeşitli alanlarda üniversite, fakülte ve bölümler açılırken Profesör Doğan’da yeni bir projeyle karşımıza çıkıyor. Prof. Dr. Candemir Doğan, “Fen-Edebiyat Fakülteleri bilim insanı yetiştirir. Aynı alanlarda eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirir. Bunun gibi İlahiyat Bilimi Fakülteleri bilim insanı yetiştirir. İlahiyat Eğitim Fakülteleri ise aynı alanda öğretmen yetiştirir. Bu nedenle İlahiyat Eğitim Fakültesi bir başka deyimle Nizamiye Projesi hayata geçirilmelidir. Her şeyi bilen din adamı değil, alanına bilen din adamına ihtiyaç vardır. Tarihin şükranla anacağı bu kutsal görevi yüklenenlere sonsuz saygılar sunarım” diyor. Siz aziz okurları Profesör Candemir Doğan’la İstanbul Aydın Üniversitesi Florya Yerleşkesinde yaptığım ilginç ve önemli söyleşi ile baş başa bırakıyorum. 

Niçin İlahiyat Eğitim Fakültesi, neden eski köye yeni adet?

İslam; iddia, ispat ve ikna üçlü sacayağına oturan bilim ve akıl dinidir. Önce ilkelerinin yegâne doğru olduğunu iddia eder, sonra bu iddiasını delilleriyle ispat eder, en sonunda da aklı ikna ederek gönülde teslimiyeti tesis eder. İddia ve ispat potasında akıl ile gönül birlikte yoğrulmazsa göz hakikati görmede kısır, dil doğruyu söylemede aciz kalır. Bu girift sistem, Yunus’un dilinde; “Giderim ben yol sıra yavlak uzanmış bir ağaç / Böyle lâtif böyle şirin gönlüm aydur birkaç sır aç” dizesinde basitçe çözülür. Allah’ın varlığına onun eseri, ağacı yol yapar, latif ve şirinliğiyle ispat eder, gönle sırları açmasıyla da ikna eder ve üç unsuru bütünler. Aslında iddia, ispat ve ikna sistemi, kültürümüzle yoğrularak öz mayamız haline gelmiştir. Bugün bilerek veya bilmeyerek, üçlü hayat sütunumuzun bütünler yapısını bozmamız, kişisel ve sosyal tüm sıkıntıları tetikleyen ana sebep olmuştur. 

Peki, Hocam ne yenilenecek veya nasıl yenilenecek?

Önce “tuba ağacı” nazariyesi gereği, ilahiyat eğitimi verecek çekirdek kadro yetiştirilecektir Bu kadroya “iddia, ispat ve ikna” sistemini bilimsel bilgi ve ileri düşünme teknikleriyle çözümleme becerileri kazandırılacaktır. Çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bilimsel birikim ve ilahiyat eğitimi bilgileriyle donatılacaktır. Hem İslami kültürel mirasla özdeşleşen bir anlayışla topluma rehberlik yapabilecek liyakatte hem de toplum tarafından beğeniyle modellenecek sosyal gerçeklik edinimleri sağlanacaktır. Kişisel hayatlarında bilgiyle, huzura erme başarısı gösteren ve bunu sistematik olarak halkın ilgiyle modellemesine sunabilecek yetenekte yetiştirilecektir. Çünkü bilimsel kariyeriyle, toplumla sosyal etkileşim liyakati eksik olan öğretmen, aynı donanımdan yoksun öğrenciler yetiştirir ve bu eksiklik toplumda karşılığını başıbozukluk olarak bulur. Bunun için eğitimi yetersiz öğretmen, yetersiz öğrenci yetiştirir, kısır döngüsüne düşmeden işe liyakatli öğretmenle başlanacaktır.

 “İstemezük” çığlıklarını şimdiden duyuyorum?

Evet, o her zaman oldu ve olacaktır. Düşüncesi, iftihar kaynağı bir eseri insanlığa bırakma ufkuna ermeyenlere yapılacak bir şey yoktur. Aslında yapılacak değişim çok basittir ve yeni bir keşif değildir, zaten başarmak için muhtaç olduğumuz her şeyimiz vardır. Özellikle hepimizin özlemini çektiği İslam’ı “Yunusça” sade ve derinliğine idrak etme ve yaşama cevheri özümüzde vardır. Yapılması gereken sadece var olan cevhere yeniden saykal vurmaktır. Komple alan eğitimi yapan ilahiyat ilimleri fakültelerinden bir kısmını ilahiyat eğitim fakültelerine dönüştürmektir. Dönüşen ilahiyat eğitim fakültelerini özel program dahilinde genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon eğitimi vererek öğretmen yetiştiren fakültelere dönüştürmektir. Bu fakültelerden öğretmenlik alanında bilimsel uzmanlık eğitimi alarak yapacağı göreviyle ilgili mesleki eğitim almış, tam donanımlı öğretmen adayları mezun etmektir.

 İlahiyat Fakültesi öğretmen yetiştiriyor, neden İlahiyat Eğitim Fakültesi?

Doğru, ilahiyat fakülteleri de öğretmen yetiştiriyor. Ancak bunlar alan uzmanı değil, genel bilim eğitimi ve ek formasyon alıyorlar. Ancak toplumu her alanda kalkınmaya, gelişmeye ve ilerlemeye hazırlayan eğitim fakülteleridir. Biz, akademik uzmanlık alanlarının tamamen bağımsız olduğu, her alanın kendisine özgü metodolojisini geliştirdiği bir çağda yaşıyoruz. Bu da her bilim alanının kariyer ve liyakat şartlarını yeniden belirleyerek başarıyı artırma gereğini ortaya çıkarıyor. Bu gerçeğin aksine ilahiyat fakülteleri açıldığı dönemin ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanan programlarıyla eğitimlerini sürdürüyorlar. Ancak bilimsel bilgi ve bilgi teknolojilerinin baş döndürücü gelişimiyle o günden bugüne ihtiyaçlar da tamamen değişmiştir. Eski yapısıyla, hızla değişen sosyal yapı ve toplum ihtiyaçlarını karşılaması asla mümkün olmayan kurum da işlevsiz kalmakta ve problemleri çözmek yerine problem üreten bir kuruma dönüşmüştür.

Yani ilahiyat fakülteleri işlevini yitirdi mi demek istiyorsunuz?

İlahiyat eğitimi alanında evet, çünkü ilahiyat bilimlerini öğretmek ile ilahiyat eğitimcisi yetiştirmek tamamen farklı alanlardır. Bunlar farklı olmasaydı, fen edebiyat fakülteleri varken eğitim fakülteleri de açılmazdı. Çünkü her bilimin uzmanlık alanı ile o bilimin eğitim alanı tamamen farklı alanlardır. Aynen bunun gibi ilahiyat bilim uzmanlık alanı ayrıdır, ilahiyat eğitim alanı da ayrıdır. Bundan dolayı tüm dünyada bilim alanı fakülteleri ile bilim eğitimi fakülteleri farklı ve ayrı birimler halindedir. Ancak bu kadar evrensel bir kuralın dışında ilahiyat fakültelerinin tutulması ve aynı anda hem ilahiyat bilimi hem de ilahiyat eğitimi veriyor olması, çağdaş bilimsel gerçeklere tamamen uzak, ülke çıkarlarına aykırı bir durumdur. Zaten bu çarpıklık çok az da olsa bir ara hissedilmiş ve Eğitim Fakültelerinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği bölümü açılmıştı. Ancak idraki zor bir mantıkla, tekrar eğitim bölümü bir bilim fakültesinin içine yamanarak işlevini kaybetmesine neden olunmuştur.

İlahiyat bilimi fakültelerine bir ihtiyaç kalmayacak mı? 

İlahiyat bilimi fakülteleri, görevlerini kendi alanlarında yürütecektir. Ancak analitik ve eleştirel düşünceden yoksun, geleneksel yalın metin okuma ve bilgileri aktarma eğitimini bırakmaları lazımdır. Eğitimi akılcı, bilimsel düşünceyle analitik ve eleştirel çözümleyen veya nasıl çözümleneceğini öğreten Uygulamalı İlahiyat bilimleri öğretimine dönüştürmesi gerekir. Yenilenen fakültelerin başarısı, diyanet hizmetlerinin başarısını artıracaktır, diyanetin başarısı da din ile barışık, hurafe, istismar ve sapkınlıklardan uzak mutlu toplumların oluşumuna ortam hazırlayacaktır. Din hizmetlerinin kalitesinin artmasıyla toplumun dini bilinç düzeyi de artacaktır.  

Anlaşılan ilahiyat bilimi fakültelerinden öğretmenliği alacaksınız?

Öğretmenliğin hakkını veriyorsa niçin alınsın. Halkımız; “yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder” diyerek ehil olmayana işi teslim etmiyor. Aslında ilahiyat bilimi fakültelerine öğretmenlik verilerek iyilik yapılmıyor, aksine onlara zulüm yapılıyor. Nasıl mı, bakınız ilahiyat bilimleri eğitimi alan biri, İmam Hatip Lisesine meslek dersleri öğretmeni olarak atanıyor ve payına şu 11 dersten hangileri düşerse onları okutmak zorunda kalıyor: Kur’an-ı Kerim, Arapça, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Siyer, İslam Tarihi, Temel Dini Bilgiler, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, Hitabet ve Mesleki Uygulama. Tam 11 farklı uzmanlık eğitim alnı dersini, hiçbirinin uzmanı olmadan okutmasının istenmesi, altından kalkılması çok ağır bir yüktür. Dünya standartlarında bir öğretmen sadece bir derste uzmanlaşır ve eğitiminde başarılı olur. Ancak meslek dersleri öğretmeni, her biri özel beceri isteyen ve üstelik eğitimini almadığı 11 derste başarılı olmak zorunda bırakılır. 

Hangi aşamalardan geçecektir?

İlk aşamada: Her öğretmenlik programı önce ortak kültürü oluşturacak, bilimsel eşik alan derslerini alacaktır. Bunlar; anadilde ileri düzey iletişim becerileri bilgisi, din bilimleri eşiğini oluşturan temel kültür bilgileri ile öğretmenlik meslek bilgi ve uygulamaları şeklinde üç kategoride toplanabilecek, temel mesleki bilgi ve becerilerin edinimini sağlayacak ortak akademik eğitim alanları olacaktır. İkinci aşamada: Alan eğitimine giriş eğitimi tamamlandıktan sonra her alanın usul ilmi yani metodoloji eğitimi en ince ayrıntılarıyla öğretilecektir. Çünkü tam bir usul ilmi bilgisi ve donanımı olmadan bir bilim alanında uzmanlaşmak bir yana dursun onu en yalın biçimiyle anlamak bile mümkün değildir. İnsan, fizik dünya ile metafizik dünya arasındaki kuramsal bağlantıları ancak sistematik usul ilmi düşünceyle çözümleyebilir. Öğretimi gereken usul ilmi de ecdadımızın bize geliştirerek en zengin şekliyle miras bıraktığı, Avrupa’nın bizden alıp kendisine uyarlayıp kalkındığı bilim dalıdır. Bazı gafillerin Avrupa’nın malı sandığı metodoloji değil, çünkü usul ilimi kendi düşünce sistemi içinde kendi akliyatıyla düşünmeyi öğreten bir bilim dalıdır. 

Doğrusu usul ilmine yüklediğiniz bu önemi çok iyi kavramış değilim, biraz açabilir miyiz?  

Elbette, aslında biz “usul olmadan vusul olmaz” diyen bir kültürün içinde yetiştik. Gerçekten bu paha biçilmez söz, tarihin tecrübe imbiğinden yüzyıllardır süzülüp gelen bir altın kuraldır. Çünkü her bilim alanı, kendi bilgi, kavram, kanun ve düşünce sistemiyle öğretilirse doğru anlaşılır ve o alanda bilim yapılmış olur. 

Kuran-ı Kerim ve onu hayata uygulayan Resûlullah (SAV) sistemi, usul ilmi üzerine kurmuştur. Kuran-ı Kerim’in akıl işletim sistemi, fiziki evren ile metafizik varlıklar sistemini bütünleyen İslam’ı usul ilmi ilkeleriyle tesis etmiştir. Kur’anî akıl işletim sistemiyle yetişen; Sahabe, Buhari, Ebu Hanife, Şafii, Gazali, İbn Haldun ve Ebu Suûd gibi milyonlar, aynı usul ilmiyle aklı işleterek, fizik ve metafizik arası denge kuran duru düşünceyle yükselmişler. O halde bugünün problemlerini çözme ve yükselme aracının da aynı Kur’anî akıl işletim sistemi olması gerekir. Konumuza dönecek olursak yetiştirdiği beyin gücüyle, ülke kalkınmasının lokomotifi olan öğretmen, fizik ve metafizik dünyayı usul ilmi düşünce sistemiyle kavrar ve emanet edilen nesilleri bu anlayışla yetiştirirse geleceğe güvenle bakabiliriz. Yoksa uyuyan heyulanın her an uyanabileceği endişesiyle yaşamak zorunda kalırız.

İlahiyatTA ON Öğretmenlik AlaNI

 Bu kadar iddialı fikirleriniz nasıl hayata geçecek?

İlahiyat eğitim fakültelerinin açılmasıyla hayata geçecektir. Bu fakültelerde din bilimlerini fizik, metafizik ve metodoloji boyutuyla öğretecek alan hocaları atanacaktır. Bunlar asıl müfredata geçişi sağlayacakları için önce kendileri disiplinler arası intibak eğitimlerinden geçirilecektir. Mezunlar vererek yeni yetiştirilenler işin başına geçtiklerinde ise düzelme başlayacak ve onların olgunlaşmasıyla da hedef gerçekleşmeye başlayacaktır. Bu fakültelere öğrenci seçme ve yerleştirme sınavına ek olarak özel yetenek sınavlarıyla, doğasında öğretmenlik yeteneği olanlar alınarak özel eğitimden geçirilecektir. İlahiyat eğitim fakülteleri şu 10 öğretmenlik programlarının birinde uzman olarak yetiştirilecektir:

1. Kur’an-ı Kerim Öğretmenliği, 2. Mesleki Arapça Öğretmenliği, 3. Tefsir Öğretmenliği, 4. Hadis Öğretmenliği, 5. Fıkıh Öğretmenliği, 6. Akait ve Kelam Öğretmenliği, 7. Siyer Öğretmenliği, 8. Hitabet ve Mesleki Uygulama Öğretmenliği, 9. Karşılaştırmalı Dinler Tarihi Öğretmenliği, 10. Temel Dini Bilgiler  Öğretmenliği

Bu projenin hayata geçmesiyle neler değişecektir?

1.      Proje, aydınlık geçmişimizi geleceğimize yeniden bağlayacak, yiten mensubiyet duygusunu toplum hafızasında yeniden inşa edecektir. Kur’anî düşünce sistemiyle yeniden düzenlenecek olan sosyal hayat, kötü niyetliler olsa da bünyenin sağlam oluşundan ortaya çıkma fırsatı bulamayacak, bulsa bile tahrip yapmadan yok olup gidecektir.

2.     İlahiyat eğitimi, gelişmiş bilimin verileriyle alanında uzman ve yetkin öğretmenler tarafından yapılacak ve nesiller doğru bilgiyle doyuma ermiş olarak yetişecektir. Müslümanlık alın teriyle kazanılan bilgi, birikim ve aklın semeresi olacaktır. Toplum, inancını doğru bilgiyle tesis eden, inandığını zevkle yaşayan, huzurlu, bilinçli ve örnek bireylerden oluşacaktır. 

3.    Dünyanın hiçbir yerinde olmayan 11 uzmanlık alan dersini, yeterli öğretmenlik eğitimi bile almayan meslek dersleri öğretmeni garabetine son verilecektir. Nitelikli öğretmen, gerekli bilgilerle donatılmış din adamlarını yetiştirecek ve nitelikli din hizmeti sunularak bilinçli toplumun oluşumuna zemin hazırlayacaktır.

4.    Dini ilimlerde usul ilminin eksikliği, İslam’ın doğru anlaşılmasının önündeki en ciddi engeldir. Usulsüz bilgi; mazi, hâl ve istikbalin bütünlük bilincini yok eder, acizliği, aşağılık kompleksini yayar, çözümleri dinin dışında arar ve vatan, millet, bayrak, devlet gibi ortak değerleri toplum hafızasından silerek sosyal hayatla bağlantıları koparır.

KİMDİR 

1957 yılında Kahramanmaraş Göksun’da dünyaya geldi. Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1989-1996 Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Arap Dili ve Belagati alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. Dil bilim, dil felsefesi, sosyal bilimler metodolojisi, yabancı dil öğretim yöntem ve teknikleri analarında çalışmalar yaptı. Yabancılara Arapça öğretim merkezlerinin tümünü tek tek inceledi. Sistematik Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri, Arapça Öğrenim ve Öğretim Kılavuzu, Yabancı Dil Olarak Arapça Öğretim Metot ve Teknikleri, Modern Usullerle Arapça (MEB Ders Kitabı), Kur’an-ı Kerim Dersleri-5 (MEB Yardımcı Ders Kitabı)gibi kitapları ve Türkçe ve Arapça makaleleri vardır. Mısır’da Ezher, Ayn Şems ve Hilvan Üniversitelerinde görev yaptı. Dicle, Bingöl ve Adıyaman Üniversitelerinde akademik ve idari görevlerde bulundu. Halen İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Arap Dili Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı görevini sürdürmektedir.