Vakıf Katılım web
Kültür Sanat 17.04.2017 12:54

İplikten kumaşa zarafetin adı: Kutnu

Gaziantep'te kullanım alanı genişletilerek yaygınlaştırılmaya çalışılan, bir dönem padişah kaftanı da dikilen kutnu kumaşı, tüketiciye ulaşıncaya kadar yedi aşamadan geçiriliyor.
İplikten kumaşa zarafetin adı: Kutnu

Gaziantep'te son yıllarda yürütülen tanıtım faaliyetleriyle kullanım alanı genişletilen, zarafetin ve estetiğin simgesi kutnu kumaşı, tüketiciye varıncaya kadar zorlu yedi aşamadan geçirilerek dokunuyor.

Kentte 16. yüzyıldan bu yana dokunan, bir dönem Osmanlı padişahlarının kaftanlarının da dikildiği kutnu kumaşı, sayıları yıllar geçtikçe azalan ustalarca kurulan atölyelerde son şeklini alıyor.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Sanayi Odasının girişimleriyle kullanım alanı artırılınca perde, gömlek, döpiyes, seccade, namaz örtüsü, kaftan, gece kıyafeti hatta gelinlik olarak da kullanılan kumaş, ustalarının elinde uzun ve zahmetli işlemler görüyor.

Kutnu kumaşı, tüketiciye varıncaya kadar zorlu yedi aşamadan geçirilerek dokunuyor.

Kentte kutnu kumaşının son ustalarından olan 39 yaşındaki Orhan Tozluoğlu, ipeğin kendilerine bobin halinde Bursa'dan geldiğini söyledi.

Çözgüye alınan ipeğin "devere" adı verilen dolaplarda tel adetlerine göre sökülerek çile haline getirildiğini dile getiren Tozluoğlu, şunları anlattı:

"Ardından boyaya gidiyor. Sonra haşıllama, yani mezek aşamasına geçer. İpek iplikler, kayısı ağacının reçinesi eritilerek bununla ıslanır. Sonra bir müddet demlendirilir, bekletilir. Bozuk, kırık teller tek tek açılarak ayıklanır. Bunun ustası var. Mezekçi deriz. Mezek, ipeği sağlamlaştırmak ve mukavemet kazandırmak için yapılır. Mezekçiden çıktıktan sonra kavuklanır. Kavuk olduktan sonra makaralara sararız. Taharlama, yani taraklamaya hazır hale getiririz. Sonra tezgaha girme işlemi tamamlanır. Taharlama iki kişiyle yapılır. Bir kişi tezgahın bir tarafında, biri öbür tarafında durur. Biri ipeği verir, öbürü alır. Bu işlem, kumaşın desesine, tel adedine göre yapılır. Genelde bunu usta ve çırak yapar ama günümüzde çırağımız olmadığı için iki usta yapıyoruz maalesef. Çıraklığımızı da biz yapıyoruz."

Ardından tarak işlemine geçildiğini aktaran Tozluoğlu, "Tarak sisteminde kumaşın sıklığı ve genişliği ayarlanır. Dokumadaysa çözgüsü yatay olarak gelir, ipektir. Atkısı da pamuk ipliğidir. Bunun ikisinin birleşimine kutnu kumaşı diyoruz. Dokunduktan sonra kutnu kumaşımız hazırdır. Sonra ütü işlemine geçer. Cendere dediğimiz sistem ya da ütü apre yapılır. Kumaşa parlaklık verir. Ondan sonra mengene işlemimiz var. Kumaş, iki presin arasına konup sıkıştırılıyor, baskısını alıyor." diye konuştu.

Geleneksel kutnu dokumacılığının desteklenmesi gerektiğini ifade eden Tozluoğlu, bir saatte 2-3 metre kumaş dokuyabildiklerini ve bu ürünün 20 liraya satıldığını söyledi.

Osmanlı döneminde altın değerindeydi

Ustalardan 60 yaşındaki Abdulkadir Mekki de Selçuklulardan bu yana kutnu kumaşı dokunduğuna işaret ederek, "Anadolu Selçukluları Konya'da, Suriye Selçukluları Şam'da, Halep'te dokurmuş. Saraylarda, üst kesimlerin kullandığı atlas türü kumaşlardır kutnu. Meydaniye grubunu ise halk kullanırmış. Kutnu bir ilim. Motifler ok başıdır, mekiktir, başaktır, arpadır. Her kumaşın ismi, bir hikayesi var. Kutnuyla özdeşleşen kumaş boncuklu, yani mecidiye aslında daire anlamındadır. Mecidiye, Osmanlılarda para birimiydi. Bu isim de kumaşın ve desenin ne kadar değerli olduğunu anlatıyor." şeklinde konuştu.

Mekki, daha önce el tezgahlarında dokunan kumaşı şimdi kara tezgahta dokuduklarını sözlerine ekledi.