Röportaj 23.03.2022 14:38

'Her kitap okuyanına bir şeyler öğretmeli'

Özlem Binel, çok okunan 'Boyun Devrilsin Murtaza' adlı romanını ve yazım sürecini YeniBirlik okurları için anlattı.
'Her kitap okuyanına bir şeyler öğretmeli'

MEHMET AKİF KARAFAZLI

Boyun Devrilsin Murtaza, bir kadının dile getiremediği hislerine tercüman olan bir roman; yetememe, yetişememe, sıkışmışlık, yalnızlık, insanları mutlu edebilme çabası ve hayal kırıklığı ile dolu bir günce… 'Boyun Devrilsin Murtaza'yı, yazarından dinledik.

1- Daha önce Ay ışığım, Sırbende kitaplarına imza attınız. Her yeni kitap yeni bir hikâye… Boyun Devrilsin Murtaza’nın ilhamı nerede, nasıl geldi?

Murtaza hayatın içinde, her yerde, her gün karşımıza çıkabilecek bir erkek modeli. Daha doğrusu ruh kalıbı. Öncesinde söz ettiğiniz iki romanım, ağır, tarihi, mistik ve bir parça fantastik olmakla beraber günümüz dünyasından ve ilişki biçimlerinden oldukça uzak bir ütopyanın anlatılarıydı. Üçleme olarak kurguladığım, düşlediğim bu ütopyanın arasına bir heyecan, farklı bir dil ve güncel bir hikâye koymak istedim.
Dili, öncekilerden bu denli farklı bir roman ile önce kendi sınırlarımı görmek istedim desem daha doğru olur. Tek tip bir anlatı, aynı kalem ile bir ömür yazmak bana çok cazip gelmiyor. Farklı masalları, farklı anlatım biçimleriyle yazabilmek yazarında zenginliği olacaktır, diye düşünüyorum.
Yani önceliğim; bugüne kadar yaptıklarımdan farklı bir şey yapma arzusuydu. Farklı bir dille ve kurguyla bizim içimizden, sıradan bir hikâyeyi sıra dışı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Bunca yıl, onca kişiye, içimizden geçip de yüzüne söyleyemediğimiz ne varsa yazarak anlatmayı denedim. Murtazalar ve Vuslatlar hepimizin yanı başında, bazen hane içinde bazen üst katta. Hayatın içinde, hayata dairler.

2- Her yazarın yazma sürecinde hangi anlatım tarzıyla yazmasına karar vermesi çok önemli. Siz Vuslat’ın ağzından yazmaya nasıl karar verdiniz?

Çünkü bu Vuslat’ın hikâyesiydi. İkili yalnızlığını, hayal dünyasını, ruhunun renkliliğini, içindeki kadınlarla olan ilişkisini, kendisinden başka kimse onun kadar etkileyici anlatamazdı. Ben Vuslat’ın yalnızlığına ses oldum. Hayatına hayal ettiği renklerden birini ekledim o kadar. Kitabı okuyan her kadının hayatının bir dönemine, bir köşesine, bir zamanına dokunacağını düşünerek, kendi sesleriymiş gibi okumaları için Vuslat’ın ağzından yazdım.
Yazdığım her karakter hayatımın içinde ömürlük birer dost olarak ete kemiğe bürünüyor. Hiç birine kıyamıyor, hiç birinden vaz geçemiyorum. Hatalarını, eksiklerini, deliliklerini anlıyor ve anlamlandırıyorum. Sırbende’nin Feride’si de hala kulağıma fısıldamakta, Murtaza’nın Vuslat’ı da. Özcesi, hikâye söylüyor yazarına, nasıl anlatılmak istendiğini.
Şizofreniye yakın bir durum gibi görünse de karakterler kulağıma fısıldıyor. Ne zorluyorum, ne uğraşıyorum ne de ilham perilerinin gelmesini sırça köşklerde süzülerek bekliyorum. Önce bir karakter beliriyor zihnimde, sonra fısıldamalar başlıyor kulağıma. Hayatın içinde, kırmızı ışıkta, televizyon karşısında, bilhassa kalabalık yerlerde. Onlar anlatıyor, bana sadece yazıya dökmek düşüyor.
Elbette bilgi gerektiren bölümlerde (ki her kitap, okuyanına bir şeyler öğretmeli, diye düşünürüm. ) onlarca kitaba- kaynağa başvurup yazıyorum.

3-Vuslat’ın Murtaza ile olan ilişkisindeki sorunlar bugün birçok kadının ortak sorunu ne yazık ki. Bu sorunlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Hiçbir kadın, sorunlu olduğunu kabul etmeyen bir erkeğin rehabilitasyon merkezi olmamalı. Kabalığını, anlayışsızlığını fark etmeyen kimseyi belli bir yaştan sonra değiştiremeyiz, inceltemeyiz.
Evlenince değişmez, çocuk olunca değişmez, yaşlandıkça durulmaz. Bunlar, kadıncağızları avutmak için vaktiyle söylenmiş, hiçbir geçerliliği olmayan cümleler. Görücü usulüyle evlendirilmiş, eşlerini kendi seçmemiş kadınlar için değil bu sözlerim. Ama Vuslat gibi okumuş, aydın geçinen bir kadının aşktan gözünün kör olduğu bu hikaye, bile bile lades demiş niceleri için örnek olsun.
Ve boşanmak teknik olarak evlenmekten çok kolay ama manevi olarak ağır bir süreç. Hala bu topraklarda eğitimli, aydın, genç kadınların dul kalmak kavramından çekindiği aşikâr. Ve bu gerçekler ışığında evlilik, maddi manevi gelecek karanlık günler kaygısıyla birçok çatı altında gönülsüz yürütülmeye çalışılan bir müessese.
Söylenebilecek ise hiçbir şey yok. Her ilişki kendi gerçeğini yaşıyor. Her yuvanın derdi de dermanı da farklı. Bazıları ise kangren olmuş. Kesip atmaktan başka çare yok… Yani aynı antibiyotik her hastaya yazılmıyor.
Yapılacak tek şey kadının kendi gücünü keşfetmesi. Maddi ve manevi mecburiyetlerinden sıyrılmayı becerebilmesi. Yani elini güçlü tutacaksın, şartlar değiştiğinde tek başına ayakta ve hayatta kalmayı başarabileceksin. Okuyacaksın, öğreneceksin, eksikse eğitimini tamamlayacaksın. Ve bir şekilde üretmeyi becereceksin. İstersen boncuktan kuş yap, ister kibrit çöpünden ev. Yaptığın şey seni hem zihnen koruyacak (meşguliyet akıl sağlığı için elzemdir.) hem de kendine bir gelir kapısı oluşturacaksın.
Hayata dişinle tırnağınla tutunup dünyaya bir kez gelebildiğini ve bu gezegenin ne zengin ne güzel ne ilham verici bir yer olduğunu unutmayacaksın.

4- Murtaza, özel hayatınızda karşılaştığınız, deneyimlediğiniz biri mi yoksa gözlemlerinize dayanarak kurguladığınız bir karakter mi?
Murtaza, Arapça bir isim. Beğenilmiş, seçilmiş, hoşnut ve razı olunmuş kimse demek.
Vuslat; (sevgiliye) ulaşma, erişme, kavuşma demek.
İsimlerini bile özel olarak seçtiğim benim kurgu karakterlerim. Murtaza, her şehirde ve muhitte, her eğitim düzeyinde, karşınıza kolaylıkla çıkabilecek, duyguları alınmış, ağzına geleni söyleyen, karşı taraf ne düşünür demeyen, her an karşılaşabileceğiniz bir tip. Marjinal olan Vuslat, onun hisleri, aşkı, acısı, kırılganlığı, renkleri, boş veremedikleri…
Murtaza’yı hem deneyimledim hem gözledim. Halen de birçok Murtaza tanımaktayım. Şikâyetçi de değilim onlardan. İsmi ile müsemma seçilmiş, beğenilmiş, bile isteye alınmış- evlenilmiş adamlar bunlar. Aslında kötünün iyisi. İçkisi, kumarı, karı kızı yok. Aldatmaz, öldürmez, satmaz, uyuşturucuya alıştırmaz.

Sinirliymiş, huysuzmuş, renksizmiş; ne olacak bunlardan? Allah beterinden korusun, noktasında olmak ne acı değil mi? Ama duyuyoruz bu cümleleri. İdare ediver, alttan alıver, çocuğun için geçinmeye bakıver, denmiyor mu birçoğumuza?

Velhasıl, bize daha iyisini sunmayan kadere itirazımızdır Murtaza. Ne diyor Vuslat bir yerde; Kısmetim Murtaza’ymış, daha neyim olacak, demeyip açıyorum göğsümde kavuşturduğum kollarımı. Ne olur ne olmaz. Sınırsız hikmet sahibi Allah’ım bir Berkecan yollar belki.

5- Kitabı okuyan arkadaşlarınızın tepkileri neler oldu?
Bayıldılar. Öncelikle son iki kitapla karşılaştırdıklarında farklılığına şaşkınlıklarını dile getirdiler. Sonra da kendi hayatlarından sesler barındırdığını, tanıdık bulduklarını anlattılar.
Kitabı okuduktan sonra eşlerine kapıyı, hoş geldin Murtaza, diye açanlar, benim Murtaza da yanımda oturuyor, diye arayanlar, eşime bugün Murtaza diye mesaj attım, diyenler… Benim Murtaza ile şu bölümü paylaştım beraber çok güldük, bende mi böyle yapıyorum ya, diye sordu diye sevinenler…
Umutsuz kadınların umudu oldu Boyun Devrilsin Murtaza.

6- Murtaza gibi adamlarla karşılaşmamaları için kadınlara ne söylersiniz.

Karşılaşmamak mümkün değil de karşılaştıklarında çok yara almamak için gereken kuvvete sahip olmak mümkün. Vazgeçmeyi bilmek, hayır demeyi öğrenmek mümkün.

7-Türkiyede ve dünyada beğendiğiniz, takip ettiğiniz yazarlar var mı?

Olmaz mı? 4,5 yaşından beri okuyan, iki günde bir kitabı bitiremezse gece uyku tutmayan, çok okumaktan genç yaşta hipermetrop olan birine sorulan bu sorunun cevabı çok uzun olur.
Doris Lessing, Virginia Woolf, Ursula K. Le Guin ve elbette Marquez bence dünya edebiyatının kıymetlilerindendir. Firuzan’ın öyküleri, Turgut Uyar’ın Büyük Saat’i ve Murathan Mungan’ın yazmak için gönderilmiş ruhu derinden etkilemiştir beni.
Özellikle şiire vurgunum, belirtmek isterim. Şiirle ve şarkıyla beslenirim. Şiir edebiyatın tadı tuzudur. En küçük ama en lezzetli lokmasıdır.
Didem Madak’ı, Şükrü Erbaş’ı, Atilla İlhan’ı anmadan bu soruyu geçmek istemem. Ahmet Haşim’in, Ahmet Kutsi Tecer’in, Ahmet Muhip Dranas’ın ve daha nicelerinin çocukluk düşlerimin şekillenmesinde, benim bugünkü ruhumun kıvamında hakları çok büyüktür.