Röportaj 16.03.2017 04:01 Güncelleme: 16.03.2017 10:37

Her iş erbabından dinlenmeli.. Hele söz konusu reklam ise..

Her iş erbabından dinlenmeli.. Hele söz konusu reklam ise..

Aslı ÜSTÜNKAYA

Eğer hayatta başarılı olma konusunda gerçekten ciddiyseniz o zaman hayatta başarılı olmuş insanların ilham veren hikayeleri ile kendinizi eğitmekten başka yapacak daha iyi bir şey yoktur.. 

Jesper Kunde’nin dediği gibi, "Kendinize inanın, markanıza inanın, düşlerinize mutlaka inanın..” yeter.. 

Başarılı insanlar sadece zihinsel zekalarıyla değil, aynı zamanda duygusal zekalarıyla da farklılık oluştururlar.. İnsan ilişkilerine önem verirler.. Olaylara karşıdakinin gözüyle bakabilirler.. İnsanlara değer verir, onlarla karşılıklı kazan-kazan türünde ilişkiler kurmaya özen gösterirler.. Beraber çalıştıkları insanlara heyecan verir, onlara yetki kullanacak geniş alan bırakırlar. 

İrfan Karakaş tam da onlardan.. 

as

Sait Halim Paşa’nın o eşsiz atmosferinde bir araya geldiğimizde karşımda ilk izlenimlerimi doğrular nitelikte; kendine inanmış, düşlerine inanmış, kendinden emin bir iş insanı buldum.. Hani mutlaka tanımalısınız diyeceğiniz insanlardan..

Karakaş, yaygın tabiri ile outdoor, indoor - kapalı ve açık mekan mecra işi ile uğraşan; şehirleri bir manada baştan tasarlayan, kentin estetiğinin üretilmesinin en önemli aktörlerinden.. Şehre hayat, açıkhavanın estetiğine değer katanlardan..

Bir alanda, bir duvarda gözünüze ‘Square Group - Medya Pano - Tangram yada Maksi Medya’ markaları çarpıyorsa bilmelisiniz ki, İrfan Bey ve ekibine, kendi deyimiyle arkadaşlarına misafir oluyorsunuzdur o anda, bakışlarınızla..

 Üniversitenin hemen ardından, bürokrat olarak tırmanmaya başlamış basamakları.. En tepeye ulaşmadan bırakmayacak azim, inat ve çabayla.. Nitekim başarmışta.. 

Gözlerinden enerji fışkırıyor…

Oturduğu koltuğa yaslanıp kendinden emin bir sesle: Biz hep ilkleri yaptık, yaptım.. Yaptım derken MedyaPano.. İstanbul’un açıkhavada birinci şirketi. Türkiye’de ikinci.

Başarmış, tırnaklarıyla kazıyarak geldiği noktayı hazmetmiş. Sakin duruyor! Ne yaptığından emin bir tonda anlatıyor:

İstanbul’da bürokratlık yapıyordum. 1997’de teşkilattan ayrıldıktan sonra -o zamanki ismi Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü- bir gün Ergun ağabey (Gürsoy) ile oturuyoruz Levent Tenis Kulübü’nde. Yavaş yavaş açıkhava işleri yapıyor, yeğeni ile beraber. Bana işlerinden bahsetti, “İrfan, sen de seviliyorsun, politika ile de iç içesin, ANAP’lı belediyelerle.. Tanıdığın belediyeler varsa açıkhava işi var, onların bu reklam işini alalım hem onlara şehir mobilyası kuralım.” dedi. Eskiden hatırlarsanız 1980’lerden, 85’lerden sonra her yere tabela konuluyor, kirlilik var. Bu arada şehir mobilyaları denen bir ürün var yurtdışında.. “Bunları getirtelim. Bunlar işte otobüs durağı, raket, megalight.. Yapalım.” diye. Ben de bir anlatın bana dedim. “Yarın gel ofise de konuşalım” dedi. Ofise gittik, bir toplantı yaptık, yeğeni de var. Anlattılar bana işin detayını. Ben de işin ne olduğunu çok çabuk kavradım.. Ve başladım belediyelerle gidip konuşmaya. Derken, 7-8 tane belediyenin reklam haklarını aldık. Ergun bey ile Gürsoy reklamcılık adına, öyle başladık. Sonra İstanbul billboardları.. Birlik Medya diye bir şirket kuruldu, İstanbul billboardlarını aldık, yine Ergun bey ile beraber. Ergun bey, Yunanlı bir ortak.. Öyle başladık. Sonrasında, 1999 yılında Albayrak Grubu - Kazım Albayrak ile tanıştım. Ve şimdiki şirketi kurduk Kazım bey ile ortak. Öyle başladık.. 

Sormadan edemiyorum: “O günden bugüne, yatırım olarak şunları yaptık diyebileceğiniz, bugünden yarına kalacak neler var?”

Önce şunu söylemeliyim İstanbul dışında bir kaç ilde ürünlerimiz var. Daha çok İstanbul ağırlıklı çalışıyoruz.. Bugüne kadar ne yaptık? İlk başladığımızda İstanbul Metrosu’nun reklam hakları ihalesi vardı. Dört kere ihaleye çıkmış, hiç bir şirket bu yatırımı yapmaya ve bu işi almaya cesaret  gösterememiş. İhaleler hep iptal olmuş. Bir proje yaptım. 2001 yılıydı zannedersem, İstanbul Metro’sunun reklam haklarını o zamanın parasıyla, -İETT’nin bile o zaman parası yoktu, hiç unutmuyorum- 3 milyon dolar İETT’ye para vererek, ayrıca da İstanbul’a bin tane otobüs durağı yaparak İstanbul Metrosu’nun 10 yıllık reklam haklarını aldım. İhaleyle tabii. Öyle başladık. 

Reklam projesini yaparken de dünyada 14 tane şehrin; İngiltere’nin Londra’sı, Fransa’nın Paris’i olmak üzere bütün metrolarını gezerek bir çalışma yaptım. Bu çalışmanın neticesinde İstanbul Metrosu’na çok özel bir proje yaptım ve bitirdim. İlk reklam ünitelerini koyduğumuzda dünyada bile az sayıda vardı o ürünlerden. Öyle başladık işe. 

Sonra hatırlarsanız, İstanbul depremi, Yalova merkezli Marmara büyük depreminden sonra İstanbul Valiliği’nin yapmış olduğu deprem konteynırları projesini bir başkasından devralarak -başaramamışlardı- devam ettik. İstanbul’a 500 adet deprem konteynırı.. O projeyi hayata geçirdik. O zamanın parası 10 milyon dolar da bu işe yatırmıştım. Bunlar hiç kimsenin cesaret edemediği projelerdi, başarılı olduk. Allah bize nasip etti. Sonra yine bir ilk daha; elektrik direkleri projesini yaparak devam ettik, bugün İstanbul’da gördüğünüz.. 9 yıldır da elektrik direkleri projesini yapıyoruz..  O proje de benim ilk projemdir, Türkiye’de. Yani 3 büyük proje yaptım. 

Açıkhava Reklamcılar Vakfını (ARVAK) kurduk, sektör haline getirdik. Biliyorsunuz açıkhavada Türkiye’de 3 tane yabancı şirket vardır; Wall, Ströer ve Clear Chanel. Bunlardan Clear Channel zaten ülkeyi terk etti, onu bir Türk yatırımcı aldı. Ströer küçülüyor, Wall küçülüyor. Ve biz, ben 2010 yılında bir perspektif yapmıştım reklamda, ‘2015 yılında şu seviyelere geliriz’ diye bütün o hedeflerin tamamını yakaladık 2015’te. 

2001 yılında 3 kişi ile başladığım sektöre şu anda 180 kişilik bir kadrom var. Anlayacağınız kalabalık bir ekiple çalışıyoruz. Yanı sıra 10-12 yıldır İzmir Metrosu’nun reklam haklarını -ki, bir türlü beceremiyorlardı, yapamıyorlardı ihalesini- ona da geçen sene girdik, aldık ve bize çok da yardımcı oldular, sağ olsunlar.. İzmir Metrosu’nu işleten işletme, belediyedeki arkadaşlar. Orayı tamamen digital yaptık. İlk.. Türkiye’nin digital reklam mecrasını İzmir’de uyguladık. Bunu Allah izin verirse -İstanbul Metrosu’nun yeni ihalesini bekliyoruz- İstanbul Metrosu’nu artık digital hale getireceğiz. Kağıttı, şuydu hiçbir şey yok, her şey yerinden, istediğin şekilde..

Digital signage dediğimiz model..

- Evet.. Yani her şey görüntülü. Kaldırdık.. Kağıt, baskı hepsi kalktı. Merkezden basıyoruz görüntüyü, ne istersen İzmir’de giriyor. İzmir Metrosu’na gittiğinde “Hoş geldiniz İzmir Metrosu’na” diye ekranda karşınızda kendi resminizi görürseniz şaşırmayın.. Teknoloji tabii çok gelişiyor, büyük yatırım yaptık. Yurtdışından ekranlar getirttik. Yine bir şirketimiz daha var, bu da tüm Türkiye’deki 17 ilde 67 AVM’nin reklam alanlarını yapıyor. Orada digital ekranlarımız var, aşağı yukarı 4 bine yakın ekran sözünü ettiğim. AVM’lerin içindeki tüm reklam alanları, televizyonlar, diğer sabit reklamlar.. Onları yapıyoruz. 

Açıkhava reklamcılığı.. Özellikle Amerika, Avustralya, Çin vb. ülkeleri düşündüğümüzde çok daha gerilerdeyiz sanırım.. 

Tabii ki, şöyle söyleyeyim. Biliyorsunuz Türkiye’deki reklam pastası şu anda tüm mecralar olmak üzere, televizyon, gazete, internet, açıkhava, dergi.. 3 milyar dolar civarında. Ama Türkiye gelişen bir pazar. Biz açıkhava işine başladığımızda bizim ciromuz en fazla 50 - 60 milyon lira idi .. Şu anda 700 - 800 milyon TL civarında oldu pasta. Buralara geldik, yeterli mi, değil. Bir örnek vereyim. 2001 krizinde 6 ay ofiste telefonlar çalmadı. Ama şimdi ufak tefek krizler atlattık, şu oldu, bu oldu, ekonomi duruyor, durgunlaşıyor, ama gene de reklamveren artık ürünlerini satabilmek için, markalarını tanıtabilmek için daha çok reklama pay ayırmaya başladı. Evvelden reklamverenler belliydi. Ama şimdi irili ufaklı bütün şirketler, bilhassa inşaat sektörü, okul, üniversiteler, hastaneler yeni yeni hepsi reklamın değerini anladılar.. Pasta yavaş yavaş büyüyor. Bu bizim istediğimiz bir oran mı, değil. Önümüzdeki 5 yılda, ötesinde 2023’e kadar Avrupa seviyesini yakalarız diye umut ediyoruz. Bir de reklam araçlarının gelişmesiyle beraber malum digital çağdayız, zaten internet yakın tarihe kadar yoktu, şu anda internet neredeyse %8-9’ları bulan oranda reklam pastasından pay almaya başladı.