Magazin 11.12.2016 05:01

​'Hayatta her şeye romantik yaklaşırım'

Sen Benim Herşeyimsin'in Pınar'ı Melis Birkan "Gerçekçilikten çok, romantik yaklaşmayı severim her şeye. Duygusallık benim için önemli. Hayat motivasyonum huzur"
​'Hayatta her şeye romantik yaklaşırım'

Sen Benim Herşeyimsin ile uzun bir aradan sonra sinemaya dönen Melis Birkan, vizyondaki filminden özel hayatını birçok konuda konuştu. İşte Melis Birkan'ın Milliyet'ten Özge Tabak'a yaptığı açıklamalardan satırbaşları:

SİNEMAYA NEDEN ARA VERDİ? 

Beş-altı yıl oldu ama bilinçli bir ara değildi, öyle gelişti. Tolga Örnek işlerini takip ettiğim, çalışmak istediğim bir yönetmendi. Tolga Çevik’le de onun şovunda bir iki kez çalıştık. Çalışmak istediğim bu isimler haricinde karakter daha önce oynamadığım bir karakterdi. Hepsi birleşince çok da düşünmeye gerek kalmadı.

SEN BENİM HERŞEYİMSİN NASIL BİR FİLM?

Bir aile ve ilişki filmi, herkesin herhangi bir karakterle özdeşlik kurabileceği bir iş. Tolga Çevik’in dediği çok güzel bir şey var: Çocuğu olan ya da olmayanlar, çocuk yapmak isteyen ya da hiç istemeyenler, bir aile olmakla ilgili isteyen-istemeyen herkesin izlemesi gereken bir film bizce.

OYNADIĞI KARAKTER

Pınar rahat, istediği gibi bir hayat yaşarken bir anda tahmin etmediğini düşündüğümüz bir hamilelikle karşılaşıyor. Çocuğunu doğuruyor ama planladığı gibi gitmiyor bazı şeyler. Ona daha iyi bakacağını düşündüğü için, babaya da açıklamadan bebeğini babasına emanet edip ortadan kayboluyor. Yaklaşık yedi-sekiz sene sonra hayatını düzene soktuğu ve daha güçlü, faydalı olacağını hissettiği bir anda geri dönüyor. Onların hayatına dahil olmakla ilgili de tabii birtakım dengeler altüst oluyor.

CANLANDIRDIĞI PINAR NASIL BİR KARAKTER? 

Dışarıdan baktığınızda bir anne ya da babanın çocuğunu bırakıp gitmesi hiçbir şekilde kabul edilir şey değil. Ama ben karakteri yorumlarken o tarafın değil, şartların insan psikolojisini nasıl böyle bir şey yapmaya itebileceğinin üstüne gittim. Haklı-haksız olarak değil de insani yönden yaklaştım. Ortada bir çocuk var ve herkes birbirine iyi gelmeye ve kendini affettirmeye çalışıyor. Onu sevsin; hak versinler gibi bir düşünceyle oynamadım, belki bazılarını çok sinirlendirecek Pınar. Ama insanların “O durumda olsam ne yapardım” demesi, bunları düşündürtüyor olması benim için önemli.

ÇEKİMLER

Çekirdek bir ekiptik. Birbirimizin dilinden rahat konuşabildik, rahat anlaştık. Aynı yerlerden bakan insanlarız zaten yaklaşık olarak. Sadece komedi tarafı değil, draması da gayet kuvvetli bir iş bu. O zor sahnelerde de biz birbirimizi gülümsetmeyi, güldürmeyi becerdik. Öyle olunca da sanırım samimiyeti yüksek bir iş oldu.

YAKIN ÇEVRESİNE NE DER?

Çok gülen, güldüğü kadar da rahat ağlayabilen bir insan diyeceklerdir herhalde. Gerçekçilikten çok, daha romantik yaklaşmayı severim her şeye. Duygusallık benim için önemlidir. Öyle bir ailede büyüdüm. Huzurdan besleniyorum. Galiba hayat motivasyonum o: Etrafımdakiler de huzurlu olsun, birbirimize huzur verelim. Çok büyük hırslarım yok. Bir şey izlerken aklıma hiçbir zaman “Bunu ben oynasaydım” gelmez örneğin. O kadar büyük bir iddia ki “Ben daha iyi oynardım”; o dedikoduyu, hırsı kendi kendine yaparken bile birazcık kontrollü olmak lazım.

ALIŞVERİŞ-YEMEK?

Bir kadın olarak hele de keyfim yerindeyse ya da moralim bozuksa, çıkayım kendime ya da sevdiklerime hediye alayım severim. Hediye almak, tahmin etmediği zamanda birine bir şey vermek beni mutlu ediyor. Stresini mutfağa girip atan biri değilim. Sebze yemekleri ve tatlıya çok düşkünüm, onları yapmayı severim. Ama el işi, örgüydü, boyamaydı bayılırım, onlarla uğraşıyorum fırsat buldukça.

80 YAŞINDA DA SİNEMADA OLACAK MI?

Onu ne kadar istiyorum anlatamam. Çok güzel yaşlanan, oyunculuğun her senesini başka türlü, dolu dolu yaşayan insanlara büyük saygı duyuyorum ve onları izlemeyi çok seviyorum. Bu iş çok uzun süreçli bir iş ve her projede her yaşın farklı bir yeri var.

OYUNCULUK OLMASAYDI?

B planı olarak şunu yaparım demedim ama mezun olduğumda hayatımı tamamen dans üzerine kurmayacağıma karar vermiştim. Kreatif şeyleri, bir şeyler üretmeyi seviyorum. Kendimce mutlaka yapılacak bir şeyler bulunabilir diye düşünüyorum, bazen fikirlerim oluyor. Boş zamanlarımı iyi değerlendirmeye çalışıyorum o anlamda.

NELERE KIZAR 

Haksızlığa kızarım. Bencillik, insanın etrafındaki her şeyin sadece kendisi için var olduğunu zannetmesi fikri beni çok sinirlendiriyor. Çocuklara, yaşlılara kötü muameleye ve hayvanlara kötü davranıldığında çok sinirlenebiliyorum.

ANNELİK?

Tabii ki isterim bir ailem, bir çocuğum olsun ve onu da bir ailenin içinde mutlu büyüteyim. Bence o aile olma, oradaki çaba gerçek tutuyor insanı. Hayatta kendinle ilgili saçma sapan şeyleri unutturuyor o koşturma. Öbür türlü insan kendiyle kalınca kendine yoğunlaşır; o ne kadar sattı, işim kaç bin oldu diye düşünür, öyle de hayat geçmez. Çocukla ilgili bir korkum yok, zamanı gelince olacak.