Halkbank web
Ekonomi 17.05.2017 15:41 Güncelleme: 17.05.2017 15:50

​Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik: AVRUPA'NIN EN BÜYÜK TARIMSAL HASILASINA SAHİBİZ

​Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik: AVRUPA'NIN EN BÜYÜK TARIMSAL HASILASINA SAHİBİZ

Neşe BERBER

Toprak varlığının ve tarımsal kaynakların korunması, bizim öncelikli amaçlarımız arasında yer alıyor. Bu konudaki çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Bu noktada tarım arazilerinin işletme ölçek küçüklüğü ve arazi parçalılık sorununu giderme amacıyla yürütülen toplulaştırma çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor’ diyen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ‘2023 hedefimiz çifçilerimizle omuz omuza yürümek’ dedi.

Milli Tarım Projesini, 2023 hedeflerine ulaşma yolunda tarım sektörü için önemli bir mihenk taşı olarak gören Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, tarım sektöründe yaşanan yenilikleri, Tarım sektöründe yürüttükleri AR-GE çalışmalarını ve merak edilenleri YeniBirlik’e anlattı.

Türkiye ekonomisinde tarım ve hayvancılık nasıl bir yer tutuyor? Genel hatlarıyla nereden nereye geldik tarım ve hayvancılıkta?

Uzun yıllar gündelik politikalarla yönetilen tarımı, rekabete dayalı iktisadi bir sektör olarak ele aldık ve pek çok yeni proje ve uygulamayı hayata geçirdik. Bu sayede tarım, son 14 yıllık dönemde büyük bir çıkış yaparak ülke ekonomisinin önemli sektörlerinden biri haline geldi.

2015 yılında tarım sektörü %7,6 büyüyerek toplam büyümeye önemli bir katkı sağladı. Elde edilen 148 milyar TL’lik hâsıla ile GSYH’da %7,6 paya sahip oldu. 

2002’de 36 milyar TL olan tarımsal hasılamız 158 milyar TL’ye ulaşmış durumda. 2002’de 3,8 milyar dolar olan tarımsal ihracatımız ise, 2016 yılında 4,3 kat artışla 16,3 milyar dolara ulaştı.

2002’de Fransa, İtalya ve İspanya’nın ardından 4. sırada iken, 2005’ten beri Avrupa’nın en büyük tarımsal hasılasına sahibiz. Tarımsal dış ticarette ise 5,2 milyar $ fazla veren bir ülkeyiz. 

Tarım sektörü sadece kendi potansiyeli ile değil, diğer sektörlere sağladığı hammadde ile de kalkınmaya katkıda bulunuyor. Bu açıdan tarım, her gün biraz daha büyüyen ekonomimizin temel yapı taşlarındandır. 

Geçen yıl startını verdiğiniz Milli Tarım Projesi’ne neden ihtiyaç duydunuz?

Planlı üretim eksikliğinden dolayı bazı ürünlerde zaman zaman arz açığı sorunu yaşayabiliyorduk. Hayvancılığın da yerli kaynaklardan sağlanması ülkemiz için büyük önem arz ediyordu. Ayrıca ülkemiz tarımı için 2023 yılında 150 milyar dolarlık tarımsal hâsıla ve 40 milyar dolarlık tarımsal ihracat hedefi belirlemiş durumdayız. Dolayısıyla tarım sektöründe ortaya koyduğumuz ivmeyi daha yukarılara taşımak bakımından “Milli Tarım Projesi”ni hazırladık. Projeyi Havza Bazlı Üretime Dayalı Destekleme Modeli ve Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modeli olmak üzere iki ana temel üzerine bina ettik.

Bu modeller bitkisel ve hayvansal üretime neler getirecek?

Havza bazlı model kapsamında ilçeleri baz alarak ülke genelinde 941 tarım havzası belirledik. Bu havzalarda, ülkemizde arz açığı bulunan, stratejik ve bölgesel önem arz eden 21 ürünü destekleme kapsamına aldık. Buğday ve yem bitkilerini ise bütün havzalarda destekleyeceğiz. Desteklenecek ürünler 3 yıllık olarak açıklanacak ve destekler artık yılda iki dönemde ödenecek. Bu modelle beraber üreticilerimiz, artık kafasına göre değil havzasına göre ekecek. Hangi ürünün havzasında desteklendiğini bilecek ve ona göre ekim yapacak. Böylelikle planlı üretime geçmiş olacağız. Neticesinde hem tarım alanlarımızı daha etkin kullanmış olacağız hem de arz fazlasından kaynaklanan fiyat dalgalanmalarını asgari seviyeye indirmiş olacağız.

Kırmızı et tüketimindeki açığımızı gidermek ve buzağı ölümlerini önlemek amacıyla Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modelini hayata geçiriyoruz. Bu model kapsamında hayvansal üretimde sürdürülebilirliği sağlamayı, kaliteyi iyileştirmeyi, dışa bağımlılığı azaltarak hayvancılıkta ihtiyacımızı yerli üretimle karşılamayı hedefliyoruz.

Modelle, 30 ili mera hayvancılığı yetiştirici bölgesi olarak belirledik. Meralar artık hayvancılık yapmak ve ıslah etmek şartıyla uzun süreli kiraya verilecek. 38 ilde damızlık gebe düve üretim merkezleri, 31 ilde damızlık koç ve teke üretim merkezleri, 13 ilde de damızlık manda üretim merkezleri kuracağız. Üreticilerin damızlık ihtiyaçlarının da karşılanacağı bu merkezlerde ahır, ağıl yapımına, makine-ekipman alımına ve damızlık hayvan alımına %50 hibe sağlayacağız. 

Hayvan sağlığını temin etmek için de Trakya bölgesinde var olan şaptan ari bölge statüsünü kademeli olarak ülke geneline yaygınlaştıracağız. 

Ayrıca mazot desteğini ilk başlatan hükümet olarak şimdi de mazot tüketiminin yarısını karşılayacağız. Bu yeni uygulama ile çiftçilerimizin mazota harcadığı paranın yarısı destek olarak kendilerine geri ödenecek.

Milli Tarım Projesini, 2023 hedeflerine ulaşma yolunda tarım sektörü için önemli bir mihenk taşı olarak görüyoruz.

Toprağın önemine sık sık vurgu yaptığınızı biliyoruz. Toprak neden önemli ve toprağın verimli olması için neler yapıyorsunuz?

Toprak, hayatın neşet ettiği yer. Toprak olmadan hiçbir şey olmaz. Çiftçimizi kalkındırmanın ve tarımı geliştirmenin ilk basamağı toprakları korumaktan geçiyor.

Toprağı zehirleyen ve toprağı adeta kimyasalların yatağı haline getiren uygulamalar, geleceğimizi de tehdit ediyor maalesef. Bu sebeple; toprağımızı ve sağlığımızı etkileyen gübre ve ilaç gibi kimyasallarla ilgili gerekli tedbirleri alıyoruz. Bitkinin ihtiyaç duyduğu formatta organik mikrobiyal gübre ve kimyasalların kullanımı konusunda son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Ayrıca hangi havzada ne miktarda ve nasıl kullanılacağını içeren 941 havza için “Gübre Kullanım Rehberi” hazırlıyoruz.

Organik havza yönüyle Rize’nin önemli bir yer. Bu noktada hem çay üretimi hem de organik tarım ile ilgili Bakanlık olarak çalışmalarınız neler?

Ülkemizde yaklaşık 800 bin dekar alanda 213 bin üretici çay üretimi yapılıyor. Bu üretimin nasıl yapıldığı çok önemli. Bilinçsiz ve gereğinden fazla kimyevi gübre kullanımı nedeniyle çaylık alanlardaki topraklarımızın strüktürel yapısı bozulma göstermiş durumda. Bu sıkıntıyı gidermek amacıyla organik gübrenin kullanımını yaygınlaştırmayı ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ni dünyanın en büyük organik tarım havzası yapmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yıl organik çay üretimine geçeceğiz inşallah.

Organik tarım ve iyi tarım uygulamaları alanında da ülke olarak her geçen gün ilerleme kaydediyoruz. Bu ilerlemede, vermiş olduğumuz desteklerin katkısı çok önemli tabi.

Tarım arazilerinin korunması da önemli bir konu. Bu konudaki çalışmalarınız neler?

Toprak varlığının ve tarımsal kaynakların korunması, bizim öncelikli amaçlarımız arasında yer alıyor. Bu konudaki çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Bu noktada tarım arazilerinin işletme ölçek küçüklüğü ve arazi parçalılık sorununu giderme amacıyla yürütülen toplulaştırma çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. 1961-2002 yılları arasında sadece 450 bin ha alanda toplulaştırma yapılmış iken 2003-2015 yılları arasında toplam 4.6 milyon ha alanda toplulaştırma yapıldı. Toplulaştırma yapılan toplam alanı 2023 yılına kadar 14 milyon hektara çıkarmayı planlıyoruz.

Tarımsal açıdan önem arz eden ovalarımızın amaç dışı kullanımının önüne geçmek amacıyla da 300 ovamızı tarımsal sit alanı ilan edeceğiz. Bunların 141’i resmiyet kazandı. Artık bu alanlara tek bir çivi bile çakılmayacağını belirtmek isterim.

Ayrıca mülkiyet sorunu, göç, çiftçilikten vazgeçme gibi sebeplerle kullanılmayan tarım arazilerinin üretime kazandırılması için kiraya verilmesini sağlayacağız. 

Daha fazla tarım arazisinin suyla buluşmasını da çok önemsiyoruz. Bunun için toplulaştırma ve sulamanın tek elden yürütülmesini sağlayacak idari yapılanmayı gerçekleştireceğiz.

Tarımda yürüttüğünüz Ar-Ge çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Tarımsal kalkınmayı bilimin rehberliğinde yapmamız önem taşıyor. Bu noktada kamunun, üniversitelerin ve özel sektörün üzerlerine düşen görevleri yapması ve işbirliği içerisinde hareket etmesi önemli.

Tarımda hedeflerimize ulaşmamız için hem verimi hem de geliri arttırmak durumundayız. Bu kapsamda AR-GE çalışmaları büyük önem taşıyor. Bakanlık olarak hem imkânlarımız hem de çalışmalarımız itibariyle bu konuda öncü durumdayız. 

Geçtiğimiz yıl AR-GE çalışmalarına verdiğimiz destek miktarını 10 kat daha arttırdık. Hedefimiz; genel AR-GE harcamaları içindeki tarımsal AR-GE’nin payını %3,5’ten 5 yıl içerisinde %7’ye çıkarmak. Tarımsal AR-GE’de özel sektörün katkısı olan %3’lük rakamı ise ilk etapta %30’lara, daha sonra da %50’lere çıkarmayı hedefliyoruz. 

Ülkesel ve bölgesel düzeyde tarım iş forumları gerçekleştiriliyor. Bunlara neden ihtiyaç duyuyorsunuz?

Türkiye bugün, 192 ülkeye bin 681 çeşit tarımsal ürün ihraç eden bir ülke. 17 milyar dolar tarımsal ihracat, 11 milyar dolar da ithalat yapıyoruz. Tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı konumda olan bir ülke olarak dünya ülkeleri ile yoğun bir ticari ilişki içerisindeyiz. 

Tarımsal ürünlerde dış pazar çeşitliliğini artırmamızı, hem üretimin artırılmasında hem de gıda fiyatlarının sağlıklı bir şekilde oluşmasında önemli bir etken olarak görüyoruz. Hem Bakanlığımızın hem de ekonomiyle ilgili diğer Bakanlıklarımızın yaptığı ülkesel çalışmalarla oluşturulacak yeni pazarlar, yükselen ihracat grafiğimizi daha da yükseltecektir. Bu noktada kazan-kazan mantığı ile hareket ediyoruz. 

Bakanlık olarak bu noktada Dış Pazar Stratejileri Çalışma Grubu oluşturduk. Çiftçilerimizin ürünlerinin yurt dışında pazarlanması amacıyla toplantılar gerçekleştiriyoruz. Son 9 aylık dönemde 6 ülkeyle Tarım İş Forumları düzenledik. Antalya’da 54 Afrika ülkesinin tarım bakanları ve iş adamlarıyla bir araya geldik.

16-17 Mayıs tarihlerinde de İstanbul’da Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) 2.Tarım Bakanları Toplantısı’nı gerçekleştireceğiz. “Sürdürülebilir Gıda Sistemleri ve Su Ürünleri Yetiştiriciliğinin Geleceği” temasıyla gerçekleştirilecek bu toplantıya, KEİ’ye üye ülkeler, gözlemci ülkeler, sektörel diyalog ortağı ülkeler ile uluslararası kuruluş temsilcileri katılacak. Bu toplantının da ülkemiz tarımına önemli faydalar getireceğine inanıyorum.

Son olarak özellikle çiftçilerimiz için neler söylemek istersiniz?

Bitkisel ve hayvansal üretimin artırılmasına ve kırsal kalkınmaya yönelik yürüttüğümüz çalışmaların en büyük paydaşı kuşkusuz çiftçilerimiz. Onların alın teri ve emeğiyle bitkisel üretimimiz son 15 yılda 98 milyon tondan 117 milyon tona, hayvansal üretimimiz ise 10,3 milyon tondan 23,5 milyon tona çıktı. 

Tüm bu gelişmeleri sağlarken çiftçimizi de kalkındırdık. Eli nasırlı çiftçimizin refah düzeyini artırmak amacıyla tohumdan mazota, gübreden yeme kadar kullandığı pek çok girdi için önemli miktarda nakit hibe destek veriyoruz. Tarımsal destekleri son 15 yılda 1,8 milyar TL’den 12,8 milyar TL’ye çıkardık. 

2023 hedeflerimize, çiftçilerimizle beraber, onlarla omuz omuza, el ele vererek yürümeye devam edeceğiz. Bu düşüncelerle tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum.