Magazin 26.05.2019 03:00

Eurovision'dan kalan üç hatıra

Geçtiğimiz hafta İsrail'de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışmasını izledik.
Eurovision'dan kalan üç hatıra

Micheal KUYUCU

Her ne kadar hiçbir Türk televizyonu bu müzik şovunu yayınlamasa da tüm müzik ve Eurovision fanları yarışmayı YouTube’dan izledi. Artık nerdeyse tüm yeni üretilen televizyonlarda internet bağlantısı, işletim sistemleri ve içlerinde YouTube, Netflix gibi uygulamalar var. Dileyenler televizyonlarını internete bağlıyor ve internet aracılığı ile başta Youtube olmak üzere diğer dijital televizyon uygulamalarını açıyor ve diledikleri programları izliyor. Ben de aynısını yaptım. Televizyon ekranlarından YouTube’u açtım ve Eurovision Şarkı Yarışması finalini baştan sona izledim. Bu süreçte bir kez daha dijital medyanın insanlara sağladığı olanakların ne kadar güzel fırsatlar sunduğunu düşündüm. Bu yıl Tel Aviv’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışmasının Türkiye açısından üç tane gündem yarattı. Bunlar, Serhat, Madonna ve yarışma sonrasında Beyaz TV’de kırdıkları potla gündem olan Ece Erken oldu.

Serhat bir kez daha Türkiye’yi gururlandırdı

Serhat, ilk kez 2016 yılında katıldığı yarışmaya bu yılda bir kez daha San Marino adına katıldı. Çok güzel bir şarkı olan “Say Na Na Na”yı seslendirdi. Önce yarı finallerde yarıştı ve San Marino, tarihinde ikinci kez yarı finalden finale çıkmayı başardı. Yarışmada akıllarda en çok kalan şarkılardan biri olan “Say Na Na NA”da Serhat hem Türkiye’yi hem de Türk dilini temsil etti. Her defasında Türk bayrakları ile resim çektiren ve Türklüğünü gösteren Serhat çok güzel bir sahne performansı sergiledi. Şarkının ikinci yarısında şarkıya eklediği “Bir, iki, üç” Türkçe kelimeler ve sahne şovu sırasında ekranda gösterilen “BİR, İKİ, ÜÇ” yazısı bu yıl yarışmada Türkiye adına gurur verici bir olay oldu.

Her defasında söylediğim bir şeyi tekrar söylemek istiyorum: Türkiye’nin Avrupa’ya sırtını çevirmesi ve biraz da pozisyonunu doğuya çevirmesi iyi olduğu kadar kötü de oldu. İyi oldu çünkü biz bir Avrasya ülkesi olduğumuzu ve dünyanın her noktasında var olduğumuzu gösterdik. Kötü oldu çünkü, bunu yaparken Avrupa’dan çok uzaklaştık ve Avrupa’daki kimliğimizi kaybettik. Osmanlı geçmişte Avrupa’yı önemserken ve rotasını hep Avrupa’ya doğru çevirirken Türkiye’nin son yıllarda bunun aksini yapması bizi biraz da Avrupa kimliğimizden uzaklaştırdı. İşte böyle bir psikoloji içinde izledi müzik kamuoyu yarışmayı. Yarışma YouTube üzerinden aynı anda 550 binin üzerinde kişi tarafından izlendi ki bu çok ciddi bir rakam oldu.  Serhat, bir kez daha hem San Marino’yu hem de Türkiye’yi Avrupa arenasında başarılı bir biçimde temsil etti. Ona Türkiye medyası biraz destek olsaydı çok daha iyi bir sonuç elde edebilirdi ama nedense olmadı.  Bu gelmeyen Türk desteği aslında Serhat’a değil, Türkiye’nin dünyadaki imajına, Türkiye’nin yurt dışındaki temsiline, Türk dilinin promosyonuna ve Türkün tanıtımına gelmeyen bir destekti. Bunu medya anlamadı sanırım anlamayacakta…

Ruhsuz bir Madonna

Eurovision Şarkı Yarışmasının ikinci önemli gündem konusu Madonna oldu. İlk kez yarışmada bu kadar ünlü bir dünya starı sahne aldı.  Sponsorların desteği ile yapılan bu kısa şovda Madonna yeni albümünden iki şov sundu. Arada bir de Eurovision hakkında röportaj yaptı. Madonna altmış yaşına gelmiş hali ile doğal olarak biraz hayal kırıklığı yarattı. Aslında altmış yaşta hafife alınacak bir yaş değil ama yine de insan efsane bir kişiyi efsaneleşmiş haliyle görmek istiyor. Biraz tombullaşmış bir halde çıktı sahneye. Yaşının getirdiği deformasyonları saklayan bir kıyafetle çıktı. Güzel bir görsel şova imza attı. Dünya klasiklerinden “Like A Prayer”ın 2019 versiyonun seslendirdi. Şarkının ritmi biraz aşağıya çekilmişti. Daha orta ritimde hazırlanmış bir versiyon ile seslendirdi şarkıyı, belli ki bu biraz da şovu sakinleştirmek ve Madonna’yı yormamak adına yapılmış bir hareketti. Madonna sahneye çıktı, şarkılarını seslendirdi ve gitti. İsrail’deki Eurovision dünya gündemine bir kez daha girdi. Madonna’nın profesyonelliğine diyecek tek bir kelimem yok. Ama sanki daha sönük, daha heyecansız ve daha duygusuz bir Madonna vardı sahnede. Bunları düşündüm izlerken onu. Sonra kendi kendime “Yahu sen bunu eleştiriyorsun ama bakalım Tarkan altmış yaşına gelince sahnede nasıl olacak” diye düşündüm.

Beyaz TV’nin Madonna gafı

Yarışma bitti, tam gündemden düşmek üzereyken sosyal medyada bazı iletilere şahit oldum. İletilerde Beyaz TV’de yayınlanan bir programın videosu vardı. “Söylemezsem Olmaz” adında Ece Erken ve Bircan Bali’nin sunduğu programda Ece ile Bircan’ın diyaloğunu konuşuyordu herkes. Ece Erken programda Madonna’nın Eurovision Şarkı Yarışmasında konuk sanatçı olarak sahne alması konusu ile ilgili olarak “Madonna'ya tehdit ve boykot geldi, ona rağmen gitti. Madonna'nın birinci olamaması çok acayip değil mi? Madonna'sın sen ne yapsan olur” şeklinde bir yorum yaptı. Duyunca anlamadım. Bir kez daha izledim, yorumları okudum ve öyle anladım. Meğer, Ece Erken, Madonna’nın yarışmada konuk sanatçı değil, yarışmacı olarak yer aldığını ve başarısız olduğunu zannetmiş ve bu yorumu yapmış. Bu yoruma partner sunucu Bircan Bali’de destek olunca ortaya çok büyük bir gaf çıktı. Bu gaf sosyal medyada çok konuşuldu. Bir iki gün sonra Ece Erken yine aynı programda “Biz bir sosyal deney yaptık. Madonna’nın yarışmaya katılmadığını biliyoruz…” tarzı bir konuşma yaparak olayı daha da batırdı.

Bu olay Türkiye’de medyanın içinde bulunduğu vahim duruma örnek oldu. Türkiye’de medya nicel olarak büyüyor. Avrupa’nın nerdeyse en çok televizyon kanalına sahip ülkesiyiz. Yüzlerce televizyon var. Ama nitelik olarak kaçı iyi? Nitel anlamda kaç televizyon kanalında bilgili ve doğru insanlar çalışıyor? İşte bu örnekte bunun bir kez daha sorgulanması lazım. Çünkü medyamız çok ciddi bir cehalet içinde. Patronundan sunucusuna kadar ciddi bir cehalet zehirlenmesi var Türk medyasında. Buna ek olarak şunu da söylemek isterim. Ben Ece’yi gençliğinden beri tanıyorum. Özellikle gençken (ki hala öyle) çok çalışkan hırslı ve kendisini geliştiren bir kızdı. Neden böyle bir duruma düştü bilmiyorum. Benim için Ece adına bir hayal kırıklığı oldu bu durum diyebilirim. Eğer Ece’de bunu yapıyorsa diğerlerini tahmin bile etmek istemiyorum…

O müzik yapımcılığından yazarlığa giden yolda

Müzik sektöründe birçok sanatçının menajerliğini yapan Yusuf Öztürk yeni kitabı “Şizofrenik Halleri” anlatıyor.

“Asıl işim gazetecilik”

Ankara’da doğdum ve Ankaralıyım. İlk, orta ve liseyi Ankara’da bitirdim. Sonra 19 yıllık bir Hollanda maceram var. Bunun 14 yılını yazılı ve görsel medya da çalışarak geçirdim. Asıl işim gazetecilikti. Ama bu işe ek olarak, büyük bir şirkette marketing menajerliği ayrıca organizasyonlar, kısa filmler ve bilumum herkesin çalıştığı işleri de yaptım. Hollanda’ya ilk gittiğim yıllar garsonluk, fabrika işçiliği gibi vs. 2015 yılında Türkiye’ye dönüş yaptım. Sanatçı danışmanlığı ve menajerliği yaptım. 2018 Eylül ayında şirket kurup müzik yapımcılığı, sanatçı menajerlikleri ve film yapım şirketi kurduk ortağım Uğur Özdemir’le beraber. Halen de bu işi yapmaktayız.

“Her şeyi telefonda yazdım”

İşimiz gereği sürekli yolculuk yapıyoruz. Hatta bazı aylarda kaptan pilotlardan fazla uçuyor, bazı aylarda da otobüs şoförlerinden fazla yol yapıyoruz. Bu süreçte yazabilecek tek zamanım yollardı. Ve sürekli şiirlerimi ve kısa yazılarımı not ettiğim ve şu an bu soruları bile cevapladığım telefonumda başladım yazmaya. Ve telefonla bitirdim diyebilirim. Sadece son düzeltmelerini laptop üzerinde yaptım. Çok farklı biriken hikaye vardı, daha önce yayınlanmamış 7 kitabım var onları bir kenara bırakarak bu kitabı yazıp çıkarmak istedim. Zamanı gelmişti. Şizofrenik Haller aslında hayali bir kurgu. Ama toplumun içerisinde yaşananları da biraz farklı dilde anlatıyor. Ben bunu bir seri katil üzerinden aktarmaya çalıştım. Kolay dil kullanımı ve sürükleyici olmasına dikkat ettim sadece. Sonuçta güzel bir şeyler çıktığını düşünüyorum.

“Kahraman köyümden çıktı”

Kitabın içerisindeki kahramanın memleketi aynı zamanda kendi memleketim olan Ankara- Kızılcahamam’a bağlı Değirmenönü köyünde, yani köyümde çektim. Küçük oyuncu yeğenim, büyük oyuncu ise bizim şirkette çalışan bir kardeşimiz. Hikayeyi bildiğimden çok prodüksiyon kullanmadan güzel bir şey çıktı ortaya.

“Bu bir üçleme”

Şizofrenik Haller bir üçleme. Önümüzdeki süreçte bu 2 kitap var. Daha sonrasında hazır bekleyen diğerleri ya da bir yenisi olabilir. Ama şu aralar bir film yazmaya başladım

Eylem kime sersem diyor?

İlk olarak 2009 yılında ‘Aman’ şarkısıyla milyonların gönlünde taht kuran Eylem, ara verdiği Türkiye’deki müzik çalışmalarına “Sersem” adlı şarkısıyla devam ediyor. Geçtiğimiz yıl İngiltere adına Eurovision Şarkı Yarışması ulusal finallerine katılan ve ilk sekize girmeyi başaran Eylem, bu dönüşü ile ilgili “Beni unutmadıklarını biliyorum ben de unutmadım ve çok özledim.’ diye sevenlerine seslenen Eylem, ‘Hem Türkçe hem de İngilizce şarkılar yapmaya devam edeceğim.’ diyor.

Cici Kız Bilgen’den yeni şarkı

1975 Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye finallerinde “Delisin” adlı şarkı ile ikinci olan Cici Kızlar Grubunun solistlerinden Bilgen Bengü yıllara meydan okumaya devam ediyor. 2011 yılında yayınlanan, ‘Şarabi’ ve ‘Emirgan’ isimli şarkılardan sekiz yıl sonra yeni bir şarkı yayınlayan Bilgen Bengü “Git Gidebilirsen” adlı şarkısı ile duygusal yorumunu bir kez daha müziksevere sunuyor.

Ece Mumay hangi efsane ismin eserini seslendirdi?

‘Vazgeç Gönül’ parçasıyla iki yıl önce zirveye tırmanarak güçlü bir çıkış yapan, ardından yayımladığı ‘Odamdan’ albümüyle de adından sıkça bahsettiren  genç müzisyen Ece Mumay, Ahmet Kaya’nın klasiklerinden “Söyle”yi coverladı.

Müziğe 8 yaşında gitar çalarak başlayan Ece Mumay, digital platformlarda Türkiye’nin en çok izlenen isimlerinden biri olmayı başardı. Sözü ve bestesi kendisine ait şarkıların yanı sıra, yorumladığı şarkılarla toplam 150 milyon izlenme rekoru kırarak Youtube fenomeni oldu.

Ersay Üner noktayı koydu

Başarılı söz yazarı, besteci, aranjör ve yorumcu Ersay Üner, yeni albümü ‘Nokta’ ile yorumcu kimliğinden söz ettirmeye devam ediyor. Ersay Üner, albümde ‘Nokta’, ‘Güm’, ‘Sana mı Yanayım?’, ‘Selam’ ve ‘Yıldızlar’ isimli beş yeni şarkı ve geçtiğimiz yıllarda dikkatleri çeken ‘Tatlım Tatlım’ ve ‘İki Aşık’ şarkısı ile birlikte toplamda yedi şarkıyı seslendirdi.

“Bu yaza damga vurmaya geliyorum”

Kuşum Aydın lakabıyla doksanların popüler yorumcusu olmayı başaran Aydın, sözleri Hakkı Yalçın ve Ayla Çelik imzası taşıyan ve müziği Ayla Çelik’e ait olan ‘Aşkların En Kralı’ isimli şarkısını müzik severe sundu. Bu yazın star şarkısını bulduğunu iddia eden Kuşum Aydın, ‘Bu yaz aşıkların dilinden düşmeyecek bir eser yakaladım, Ayla Çelik ve Hakkı Yalçın’ın duygularıyla yaza damga vurmaya geliyorum. Beni heyecanlandıran bir çalışma oldu.’ diyor.