Türkiye - Gündem 26.11.2021 13:02

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Müslüman coğrafyalarda çıkan olumsuz örnekleri İslamla özdeşleştirmek vicdansızlık olur

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Bugün Müslüman coğrafyalarda ortaya çıkan olumsuz örnekleri İslam ve tarihiyle özdeşleştirmek, en hafif ifadeyle insafsızlık ve vicdansızlık olur. İslam bu değildir. İslam tarihi de bu değildir. Zira bütün bunlar, büyük İslam tarihinin sadece son iki asrına sari sorunlardır." dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Müslüman coğrafyalarda çıkan olumsuz örnekleri İslamla özdeşleştirmek vicdansızlık olur

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Bugün Müslüman coğrafyalarda ortaya çıkan olumsuz örnekleri İslam ve tarihiyle özdeşleştirmek, en hafif ifadeyle insafsızlık ve vicdansızlık olur. İslam bu değildir. İslam tarihi de bu değildir. Zira bütün bunlar, büyük İslam tarihinin sadece son iki asrına sari sorunlardır." dedi.

Erbaş, Konya'da bir otelde düzenlenen, Uluslararası İhtida Kongresi'nin açılışında, İslam'ın bir fıtrat dini olduğunu söyledi.

İnsanın yaratılışı itibarıyla yaratanını tanıma eğiliminde olduğuna işaret eden Erbaş, İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in, "Her doğan çocuk, İslam fıtratı üzere doğar." hadisine atıfta bulunarak, İslam'a yolculuğun insanın kendine ve Allah'a yolculuğu olduğunu vurguladı.

Erbaş, İslam'ın bütün peygamberlerin tebliğ ettiği inanç sisteminin ortak adı olduğunu vurgulayarak, Allah'ın ilk yaratılıştan itibaren insanlara hidayetin yolunu gösterecek ve rehberlik edecek elçiler seçtiğini, ilahi mesajlar gönderdiğini dile getirdi.

Söz konusu vahiy zincirinin son halkasının Kur'an-ı Kerim, nübüvvet silsilenin sonuncusunun da Hazreti Muhammed olduğunu anımsatan Erbaş, "Önceki peygamberler, kendi kavimlerini tevhit dinine davet etmekle görevlendirilmişken, Hazreti Muhammed, bütün insanlığa bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Bu durum Peygamber Efendimizi diğer peygamberlerden ayırdığı özelliktir." diye konuştu.

"İslam, akla, düşünceye, basirete ve delile dayalı bir imana davet eder"
Erbaş, İslam'ın doğduğu ilk yıllardan kısa süre içerisinde bütün dünyaya yayılmasında, onun varlık ve alem tasavvurunun insana ve eşyaya bakışının etkisinin büyük olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"İnsan, düşünme yeteneğine sahip olarak yaratılmıştır. Yaratılışı gereği insan, dünya hayatını ve ötesini de kuşatan bir varlık ve alem tasavvuruna ihtiyaç duyar. Var oluşunun anlamını, nereden geldiğini, niçin burada olduğunu ve nereye gideceğini bilmek ister. Düşünebildiği sürece varlığa ve hayata dair sorular üretir ve sorularına cevap bulmaya çalışır. İslam'ın, insanlığa büyük bir imkan ve değerli bir hazine sunduğunu görüyoruz. İslam'ın ortaya koyduğu, 'Allah, insan, alem ve ahiret' tasavvuru kendisini diğer dinlerden, inanç ve düşünce sistemlerinden ayıran en önemli yönüdür. İslam, insanları körü körüne bir teslimiyete değil akla, düşünceye, basirete ve delile dayalı bir imana davet eder."

"Hayati değerler, toplumsal hafızadan silinmeye çalışılıyor"
Bu çağın büyük değişim ve dönüşümlere sahne olduğuna işaret eden Erbaş, iletişim imkanlarının baş döndürücü bir hızla geliştiği bu zamanda İslam'ın evrensel değerlerini bütün insanlıkla buluşturmak için azami gayret gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Erbaş, bugün dini, yaratıcıyı ve aşkın boyutunu öteleyen seküler anlayışın egemen olduğu bir dünyada yaşadıklarını belirterek, birçok hayati değerin ihmal edilerek ya da yok sayılarak toplumsal hafızadan silinmeye çalışıldığına şahit olduklarını bildirdi.

"İslam medeniyeti, büyük ve köklü bir medeniyettir"
Dinin ve maneviyatın alabildiğine ötelendiği ve örselendiği bu süreçte Müslüman toplumların inanç ve değer yargılarının da ciddi yaralar aldığına dikkati çeken Erbaş, şu ifadeleri kullandı:

"İslam'ın temel kavramları olan adalet, merhamet, emanet, barış, itidal gibi değerlerin yerine büyük oranda kaos, kargaşa, anlamsız savaşlar, çatışmalar, terör olayları ve kavgaları görüyoruz. Elbette yaşananları sadece İslam ve Müslümanlar açısından değerlendirmek, sağlıklı bir yaklaşım olmayacaktır. Müslümanların duçar olduğu bu manzaranın, İslam dünyasında yaşananların ve Müslümanlar arasındaki olumsuz örneklerin kökeninde birçok sebep yer almaktadır. Özellikle son iki asır boyunca İslam coğrafyasında dini hayatın, dahili ve harici pek çok unsurdan etkilendiği gerçeği izahtan varestedir. Bu yüzden Müslümanların mevcut durumunu, İslam dünyasının içinden geçtiği süreçler, maruz kaldığı saldırılar, istilalar ve işgaller çerçevesinde okumak gerekir. Bugün Müslüman coğrafyalarda ortaya çıkan olumsuz örnekleri İslam ve tarihiyle özdeşleştirmek en hafif ifadeyle insafsızlık ve vicdansızlık olur. İslam bu değildir. İslam tarihi de bu değildir. Zira bütün bunlar, büyük İslam tarihinin sadece son iki asrına sari sorunlardır. Biliyoruz ki iki asır, medeniyetler için çok kısa zaman dilimidir. İslam medeniyeti, iki asra sığmayacak kadar büyük ve köklü bir medeniyettir. Bu medeniyetin bir Endülüs, bir Maveraünnehir ve bir Anadolu boyutu var. İslam'ın gerçekliğini görmek için bakılacaksa buralara bakmak gerekir. İslam medeniyetinin altın çağına bakmak gerekir. Bakılacaksa bu dönemdeki Müslümanların İslam tasavvuru ve din algısına bakmak gerekir."

"Buhranlardan kurtuluşun yolu İslam'dan geçiyor"
Erbaş, modern dönemin Müslüman coğrafyası üzerinden bir İslam okuması yapmanın en büyük hatalardan biri olduğunu aktardı.

"Bu dönemde Müslümanların hataları yok değildir. Ancak bu durumun İslam ve onun değerleriyle özdeşleştirilmesi büyük bir yanılgıdır." diyen Erbaş, şunları kaydetti:

"Müslümanların hataları yüzünden İslam'ın hakikatine yüz çevirmek ise tam anlamıyla bir talihsizliktir. Bu noktada bir hususun altını özellikle çizmek isterim. Bugün İslam, nefrete ve hatta düşmanlığına varan boyutta bir kara propagandayla karşı karşıyadır. Özellikle medya vasıtasıyla yapılan dezenformasyon ve algı operasyonları, insanların hakikat arayışını ciddi anlamda gölgeliyor. İnanıyoruz ki manipülasyonlar ve engeller olmasa, insanların hakikat arayışının yolu kesinlikle İslam'a çıkacaktır. Zira modern çağın öne çıkan sorunları olarak bireysellik, bencillik, nefret, şiddet ve terör gibi olguların sebep olduğu buhranlardan kurtuluşun başka bir yolu yoktur. Nitekim her şeye rağmen dünyanın dört bir yanında hakikati arayanların yollarının İslam'la kesiştiğini görüyoruz, elhamdülillah. Avrupa'da, Amerika'da, Afrika'da, Asya'da çok sayıda hidayet öyküsüne şahit oluyoruz, elhamdülillah. İnsanlar bütün bu badireleri geçerek İslam'ın aydınlığıyla buluşuyor. Bu vesileyle, Buradan İslam’la müşerref olan bütün mühtedi kardeşlerime seslenmek istiyorum. Öncelikle gerçekçi bir arayışın neticesinde İslam'la tanışan ve bugün burada hakikat yolcularına rehberlik için önemli katkılar sunacak olan siz değerli kardeşlerimi yürekten tebrik ediyorum."

Konuşmaların ardından, 13 ülkeden 45 katılımcının katıldığı kongrede, ihtida edenlerin yaşadığı sorunlar ve çözüm yollarına ilişkin sunumlar yapıldı.

Açılışa, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Abdurrahman Haçkalı, Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Atay ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun ile çok sayıda davetli de katıldı.