Burcu Biricik, Elele ekibiyle bir araya geldi. “Hayat Şarkısı” dizisinin güzel yıldızı, dergi için Büyükada’da objektif karşısına geçti. 1960’ların Stepford Kadınları esintili fotoğraf çekiminden sonra da hakkında merak edilenleri anlattı.
Empati yönü yüksek bir oyuncu olarak Hülya’ya en çok ne
yaptığında kızdınız?
- İftira attığında. O zaman ben bile hak veremedim. Çok
ağırdı. Evet, haklı bir sebebi vardı. İstanbul’a ailesinin yanına dönerse
herkesi daha rahat bir araya toparlayacaktı, çünkü Berlin’de bir başınaydı.
Geçen bölümde de söylendiği gibi, “Bütün ev Hülya’nın askerleri, Hülya öl dese
ölürler”. Hakikaten de öyle. Şimdi, yine 39’uncu bölümde de küçük bir
çirkinliği var, yine kızmadım değil. Kocasını küçük düşürdü. Ama Hülya’nın anne
olmasından ve hormonlarından dolayı aslında geçen seneki kadar dişli, hırslı,
can acıtan bir tarafını görmüyoruz. Yumuşadı ve içe döndü artık. Geçen seneki
hikaye çok başkaydı. Bu sezon Kerim’le normal bir hayata döndüler, gerçek bir
karı-koca oldular.
Siz neyi elde etmek uğruna her şeyi göze alırsınız?
- Bir birey olarak ayakta güçlü durabilmek adına her yolu
denerim. Kimseye muhtaç kalmadan yaşamak adına her şeyi göze alabilirim. Çünkü
böyle bir hayat yaşadım şimdiye kadar ve bundan sonrasının da böyle olması için
her şeyi yaparım. Aile kavramı benim için çok önemli. Öncesindeki ailem, şimdi
evlenip kurduğum ailem, ileride çocuğum olduğu zaman giderek büyüyecek olan
ailemi bir arada tutmak ve huzurlu kılabilmek adına her şeyi yapabilirim diye
düşünüyorum.
Sizi neler sinirlendirir?
- Haksızlık. Adaletsiz davranılması, benim çok damarıma
basan bir durum. Kendime yapılmasa bile çok sinirlenip müdahale ediyorum. Bir
de tahammülsüzlük. Bence son zamanlarda hepimiz çok tahammülsüz olduk. O
nedenle biraz daha empati yapmayı bilmeliyiz.
Neden böyle olduk sizce?
- Bilmiyorum ama olduk. Saldırganlaştık. Ben bunun en
büyük sebebinin sosyal medya olduğunu düşünüyorum. Öncesinde şöyleydi; bir
fikrimiz vardı, üzerinde düşünüyor, kendi aramızda konuşup tartışıyorduk.
Sosyal medyada yüz yüze gelmeden birebir iletişim halinde olmak çok
hadsizleştirdi bizi. Fazla cesaretlendik. Bu normal hayatımıza da sirayet etti.
Oradan aldığımız cesaretle herkes birbirine girmeye başladı. Çok mutsuzlaştık.
Sürekli tuhaf tuhaf, aklımızın almayacağı haberler görüyoruz. Çok üzülüyorum.
- Kırışıklıklarım, kaz ayaklarım. Böyle bakıp bakıp
kendime, “Ay, çok yaşlandım” diyorum. Bazı fotoğraflarımı görünce o lolitalık,
genç kızlık dönemimi geçtiğimi, biraz daha olgunlaştığımı fark ediyorum.
Bu daha güzel ve iyi hissettirmiyor mu kendinizi?
- Evet, aslında çok güzel. Gördüğüm bu yeni halimden
hoşlanıyorum. Yine de 3-5 sene sonra olsa fena olmazdı sanki. Ama aynada
gördüğüm kadını seviyorum.
Peki en büyük tutkunuz ne?
- Gezmek ve yeni yerler görmek çok ilgimi çekiyor. Bu da
eşim Emre (Yetkin) ile başlayan bir durum. Onun sayesinde hayatıma seyahat
tutkusu dahil oldu.
Tanışma hikayeniz nedir?
- Emre’nin kuzeni Murat benim arkadaşımdı ve biz
ilişkimizden iki yıl önce onun vasıtasıyla tanışmıştık. O zaman ikimizin de
ayrı ayrı ilişkileri vardı. İki yıl sonra çok tesadüfi bir şekilde karşılaştık.
Benim gitmeyeceğim bir yerdi. Canım çok sıkkın olduğu için, ev arkadaşıma son
anda “Hadi gidiyoruz” dediğim bir akşamda çıktı tekrar karşıma...
Hangi özellikleriyle etkiledi sizi? İlk önce neler
dikkatinizi çekti?
- Karşılaştığımız gece, bir ara dışarı çıktık, muhabbet
etmeye başladık. Sonra bir an ben farklı bir bakış hissettim üzerimde.
Arkadaşımın kuzeni de olduğu için tedirgin oldum ve ona da bunu belli ettim. O
da şöyle dedi; “Kendini yorma, benim altıncı hissim kuvvetlidir, biz seninle
çok güzel şeyler yaşayacağız.” Sonrasında numaramı istedi ve bütün bunları o
kadar kendinden emin yaptı ki... Aslında bu şekilde telefonunu ver diyen birine
vermem ama bir anda ağzımdan döküldü numaralar. O günden beri de birlikteyiz,
çünkü o gece bana verdiği enerji, beraber yola devam etme güvenini verdi.
“BİR GÜN BOŞANIR MIYIZ”DİYE DÜŞÜNMEDİM
Evlilik kararı almadan önce neyden emin olmak gerekir?
- Sonunu düşünmediğimden emindim. “Acaba bir gün boşanır
mıyız?” diye bir an olsun düşünmedim. Hayatta her şey olabilir, hiçbir konuyla
ilgili büyük konuşmamak lazım. Acaba yanlış bir şey mi yapıyorum diye de hiç
düşünmedim.
Evliliğin en şaşırtıcı yanı ne?
- Sürekli dip dibe, yapışık olmak. Ama Emre’ye de
diyorum; “Sıkılma, çünkü bu da bir dönem. Şu an birbirimize doyamıyoruz, hep
yan yana olmak, her şeyi birlikte yapmak istiyoruz ama yaş aldıkça sen de ben
de yeni bir meşgale edineceğiz. Ama yine ortak zamanlarımız olacak.”
Evde vakit geçirmekten keyif alan bir çift misiniz yoksa
boş vakitler daha çok dışarıda mı geçiyor?
- Genelde evcimeniz. Gece hayatımız pek yok. İkimizin de
işten erken çıktığı günler ya sinemaya gitmeye çalışıyoruz ya Emre beni yemeğe
çıkarmaya çalışıyor. Cuma-cumartesi-pazar oldu ki boşuz, muhakkak bir plan
yapıp yakın da olsa bir yerlere gitmeye çalışıyoruz. Daha doğrusu Emre
hazırlıyor, planlıyor her şeyi, ben de “Tamam o zaman hadi gidelim” diyorum.
Benim hayatıma zaten bu lazımdı.
- Gerçekten yok, çünkü her an her şey değişiyor. Ama ben
olsam mutlu sonla bitirirdim. Hülya, Kerim’le 3-5 çocuk daha yapardı. Hülya 8
çocuk annesi olurdu. Böyle kalabalık bir Cevher ailesi olarak yaşarlardı. Şaka
bir yana, mutlu son olacağını tahmin ediyorum. Her gelen bölümü heyecanla
okuyorum. Geçen gün de hep beraber bunu konuştuk; Allah hepimize heyecanla yeni
bölümü beklediğimiz, izlediğimiz projelerde çalışmayı nasip etsin. Çünkü sen
inanmazsan ve sevmezsen seyirciye sevdirmen zaten imkansız.