Magazin 08.02.2017 11:11 Güncelleme: 08.02.2017 11:16

Burcu Biricik: Kimseye muhtaç kalmadan yaşamak için her şeyi göze alırım

Burcu Biricik: Kimseye muhtaç kalmadan yaşamak için her şeyi göze alırım

Burcu Biricik, Elele ekibiyle bir araya geldi. “Hayat Şarkısı” dizisinin güzel yıldızı, dergi için Büyükada’da objektif karşısına geçti. 1960’ların Stepford Kadınları esintili fotoğraf çekiminden sonra da hakkında merak edilenleri anlattı.

Empati yönü yüksek bir oyuncu olarak Hülya’ya en çok ne yaptığında kızdınız?

- İftira attığında. O zaman ben bile hak veremedim. Çok ağırdı. Evet, haklı bir sebebi vardı. İstanbul’a ailesinin yanına dönerse herkesi daha rahat bir araya toparlayacaktı, çünkü Berlin’de bir başınaydı. Geçen bölümde de söylendiği gibi, “Bütün ev Hülya’nın askerleri, Hülya öl dese ölürler”. Hakikaten de öyle. Şimdi, yine 39’uncu bölümde de küçük bir çirkinliği var, yine kızmadım değil. Kocasını küçük düşürdü. Ama Hülya’nın anne olmasından ve hormonlarından dolayı aslında geçen seneki kadar dişli, hırslı, can acıtan bir tarafını görmüyoruz. Yumuşadı ve içe döndü artık. Geçen seneki hikaye çok başkaydı. Bu sezon Kerim’le normal bir hayata döndüler, gerçek bir karı-koca oldular.

Siz neyi elde etmek uğruna her şeyi göze alırsınız?

- Bir birey olarak ayakta güçlü durabilmek adına her yolu denerim. Kimseye muhtaç kalmadan yaşamak adına her şeyi göze alabilirim. Çünkü böyle bir hayat yaşadım şimdiye kadar ve bundan sonrasının da böyle olması için her şeyi yaparım. Aile kavramı benim için çok önemli. Öncesindeki ailem, şimdi evlenip kurduğum ailem, ileride çocuğum olduğu zaman giderek büyüyecek olan ailemi bir arada tutmak ve huzurlu kılabilmek adına her şeyi yapabilirim diye düşünüyorum.

Sizi neler sinirlendirir?

- Haksızlık. Adaletsiz davranılması, benim çok damarıma basan bir durum. Kendime yapılmasa bile çok sinirlenip müdahale ediyorum. Bir de tahammülsüzlük. Bence son zamanlarda hepimiz çok tahammülsüz olduk. O nedenle biraz daha empati yapmayı bilmeliyiz.

Neden böyle olduk sizce?

- Bilmiyorum ama olduk. Saldırganlaştık. Ben bunun en büyük sebebinin sosyal medya olduğunu düşünüyorum. Öncesinde şöyleydi; bir fikrimiz vardı, üzerinde düşünüyor, kendi aramızda konuşup tartışıyorduk. Sosyal medyada yüz yüze gelmeden birebir iletişim halinde olmak çok hadsizleştirdi bizi. Fazla cesaretlendik. Bu normal hayatımıza da sirayet etti. Oradan aldığımız cesaretle herkes birbirine girmeye başladı. Çok mutsuzlaştık. Sürekli tuhaf tuhaf, aklımızın almayacağı haberler görüyoruz. Çok üzülüyorum.

30 yaş yaklaşırken kendinize dair neler keşfediyorsunuz? Geçen yıla nazaran kendinizde nelerin değiştiğini gözlemliyorsunuz?

- Kırışıklıklarım, kaz ayaklarım. Böyle bakıp bakıp kendime, “Ay, çok yaşlandım” diyorum. Bazı fotoğraflarımı görünce o lolitalık, genç kızlık dönemimi geçtiğimi, biraz daha olgunlaştığımı fark ediyorum.

Bu daha güzel ve iyi hissettirmiyor mu kendinizi?

- Evet, aslında çok güzel. Gördüğüm bu yeni halimden hoşlanıyorum. Yine de 3-5 sene sonra olsa fena olmazdı sanki. Ama aynada gördüğüm kadını seviyorum.

Peki en büyük tutkunuz ne?

- Gezmek ve yeni yerler görmek çok ilgimi çekiyor. Bu da eşim Emre (Yetkin) ile başlayan bir durum. Onun sayesinde hayatıma seyahat tutkusu dahil oldu.

Tanışma hikayeniz nedir?

- Emre’nin kuzeni Murat benim arkadaşımdı ve biz ilişkimizden iki yıl önce onun vasıtasıyla tanışmıştık. O zaman ikimizin de ayrı ayrı ilişkileri vardı. İki yıl sonra çok tesadüfi bir şekilde karşılaştık. Benim gitmeyeceğim bir yerdi. Canım çok sıkkın olduğu için, ev arkadaşıma son anda “Hadi gidiyoruz” dediğim bir akşamda çıktı tekrar karşıma...

Hangi özellikleriyle etkiledi sizi? İlk önce neler dikkatinizi çekti?

- Karşılaştığımız gece, bir ara dışarı çıktık, muhabbet etmeye başladık. Sonra bir an ben farklı bir bakış hissettim üzerimde. Arkadaşımın kuzeni de olduğu için tedirgin oldum ve ona da bunu belli ettim. O da şöyle dedi; “Kendini yorma, benim altıncı hissim kuvvetlidir, biz seninle çok güzel şeyler yaşayacağız.” Sonrasında numaramı istedi ve bütün bunları o kadar kendinden emin yaptı ki... Aslında bu şekilde telefonunu ver diyen birine vermem ama bir anda ağzımdan döküldü numaralar. O günden beri de birlikteyiz, çünkü o gece bana verdiği enerji, beraber yola devam etme güvenini verdi.

“BİR GÜN BOŞANIR MIYIZ”DİYE DÜŞÜNMEDİM

Evlilik kararı almadan önce neyden emin olmak gerekir?

- Sonunu düşünmediğimden emindim. “Acaba bir gün boşanır mıyız?” diye bir an olsun düşünmedim. Hayatta her şey olabilir, hiçbir konuyla ilgili büyük konuşmamak lazım. Acaba yanlış bir şey mi yapıyorum diye de hiç düşünmedim.

Evliliğin en şaşırtıcı yanı ne?

- Sürekli dip dibe, yapışık olmak. Ama Emre’ye de diyorum; “Sıkılma, çünkü bu da bir dönem. Şu an birbirimize doyamıyoruz, hep yan yana olmak, her şeyi birlikte yapmak istiyoruz ama yaş aldıkça sen de ben de yeni bir meşgale edineceğiz. Ama yine ortak zamanlarımız olacak.”

Evde vakit geçirmekten keyif alan bir çift misiniz yoksa boş vakitler daha çok dışarıda mı geçiyor?

- Genelde evcimeniz. Gece hayatımız pek yok. İkimizin de işten erken çıktığı günler ya sinemaya gitmeye çalışıyoruz ya Emre beni yemeğe çıkarmaya çalışıyor. Cuma-cumartesi-pazar oldu ki boşuz, muhakkak bir plan yapıp yakın da olsa bir yerlere gitmeye çalışıyoruz. Daha doğrusu Emre hazırlıyor, planlıyor her şeyi, ben de “Tamam o zaman hadi gidelim” diyorum. Benim hayatıma zaten bu lazımdı.

“Hayat Şarkısı” dizisinin sonuna, Hülya’nın kaderine dair bir tahmininiz var mı? Sizce bu hikaye mutlu sonla mı biter?

- Gerçekten yok, çünkü her an her şey değişiyor. Ama ben olsam mutlu sonla bitirirdim. Hülya, Kerim’le 3-5 çocuk daha yapardı. Hülya 8 çocuk annesi olurdu. Böyle kalabalık bir Cevher ailesi olarak yaşarlardı. Şaka bir yana, mutlu son olacağını tahmin ediyorum. Her gelen bölümü heyecanla okuyorum. Geçen gün de hep beraber bunu konuştuk; Allah hepimize heyecanla yeni bölümü beklediğimiz, izlediğimiz projelerde çalışmayı nasip etsin. Çünkü sen inanmazsan ve sevmezsen seyirciye sevdirmen zaten imkansız.