Halkbank web
Ekonomi 13.07.2019 14:33

15 Temmuz sanayi çarklarını durduramadı

İş dünyası temsilcileri, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ekonomik etkilerinin kısa sürede püskürtüldüğünü ve sanayi çarklarını durduramadığını ortaya koydu.
15 Temmuz sanayi çarklarını durduramadı

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi üzerinden tam üç yıl geçti. Darbe girişiminde 251 kişi şehit olurken, iki binden fazla kişi da yaralandı. Bunun yanı sıra darbe girişiminin ekonomiye olumsuz birçok etkisi oldu.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, darbe girişiminin ekonomiye etkilerine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, tam üç yıl önce Türkiye'nin büyük bir ihanetle sarsıldığını belirterek, halkın bu ihanete çok sert şekilde cevap verdiğini ve hain darbecilere hadlerini bildirdiğini söyledi.

15 Temmuz'un Türk halkının yazdığı çağdaş bir zafer destanı olduğunu dile getiren Avdagiç, "15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, Türk milletinin övünç madalyalarından biridir. 15 Temmuz, vatanı işgal eden emperyalist güçlere karşı yürüttüğümüz Kurtuluş Savaşı'nda şehit ve gazilerimize verilen İstiklal Madalyası gibi bağımsızlığımızın simgesidir. Çünkü 15 Temmuz 2016 gecesi, Türk milleti, sokak ve meydanlara inerek, dış güçlerle iş birliği halindeki hain FETÖ'cü darbecileri püskürterek, milli iradesine ve istikbaline sahip çıkmıştır. Türk milleti, Edirne’den Kars’a kadar büyük bir mücadele örneği vermiştir. Halkımız, İstanbul’da Şehitler Köprüsü’nde, Atatürk Havalimanı’nda ve şehrin tüm cadde ve meydanlarında destan yazmış, Ankara'da ise Gazi Meclisimizi bombalayan uçaklara ve halkına kurşun yağdıran hainlere karşı, göğsünü çelikten siper yapmıştır." diye konuştu.

Avdagiç, 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla meydanları ve caddeleri dolduran halkın bir bütün olduğunu belirterek, 15 Temmuz'un aynı zamanda ülkesine ihanet edenlerin deşifre olduğu bir gün olduğunu kaydetti.

İpotekli kimlikler taşıyan hainlere, halkın gerekli dersi verdiğini aktaran Avdagiç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Beyinleri yıkananlara, robot gibi yetişenlere, yabancı güçlerle kol kola girip vatanına ihanet edenlere karşı, milletimiz gerçek anlamıyla bir zafer kazanmıştır. Bu yönüyle 15 Temmuz, 'yurt dışındaki hesabın yurt içine uymayacağının' en büyük ispatıdır. 15 Temmuz, aynı zamanda bir turnusol kağıdıdır, dost ile düşmanın belli olduğu gecedir. 15 Temmuz'da hain FETÖ ile birlikte onların destekçisi iç ve dış güçler de püskürtüldü, onlara da hadleri bildirildi. O gece kadınlarımız cesaretin zirvesi oldu, erkeklerimiz şehitlik mertebesine koşarak gitti. Gençlerimiz, göğüslerini çelikten silahlara dönüştürdü. Kadınlarımız, erkeklerimiz, gençlerimiz o gece bir kitle olmaktan çıkıp 'filler' karşısındaki 'ebabil kuşları' gibi hain darbecilere kan kusturdular. İstanbul iş dünyası olarak, 15 Temmuz’un üçüncü yılı münasebetiyle diyoruz ki; 15 Temmuz’u asla unutmayacağız. Çünkü 15 Temmuz’u unuttuğumuz an, milletimizin iradesine gem vurulduğu an olacaktır. 15 Temmuz’u unuttuğumuz an, istiklalimizi, istikbalimizi, kendi iktisadımızı, kendi sanatımızı ve kendi kültürümüzü kaybettiğimiz an olacaktır. 15 Temmuz’u unuttuğumuz an, 251 şehidimizin ruhunun sızladığı, kanının yerde kaldığı an olacaktır. İTO Başkanı olarak 420 bin üyemiz adına Türk milletine söz veriyorum ki, 15 Temmuz zaferini de, o gece halkına silah sıkan hain FETÖ darbecilerini de asla unutmayacağız."

"15 Temmuz darbe girişimi sanayi çarklarını durduramadı”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da Türkiye'nin üç yıl önce 15 Temmuz hain darbe girişiminin çok acı sonuçlarını yaşadığını belirterek, demokrasiye canları pahasına sahip çıkanların, hainlerin bombalarına, kurşunlarına hedef olduğunu anımsattı.

İnsanların canına kasteden, demokrasinin önünü kesmeyi amaçlayan bu hain girişimin, iş dünyası ve sanayiciler açısından da çok olumsuz yansımaları olduğunu aktaran Bahçıvan, "Çok şükür ekonomi yönetimimiz, dirayetli kararları ile bu olumsuzlukları kısa sürede bertaraf etti. Gerek finansal ve gerekse üretim hayatımızda ciddi bir aksama olmadı. Öte yandan iş dünyasını oluşturan tüm sivil toplum kuruluşları olarak darbenin hemen ardından, ekonomimize yönelik yapılan dış algı çalışmalarına karşı bir güç birliği oluşturduk. Bu ortak duruşun yanında İstanbul Sanayi Odası olarak ekonomimizin bu süreçten etkilenmemesi, yanlış algı çalışmalarının sonuç vermemesi için elimizden ne geliyorsa yaptık. Darbeyi takip eden ilk iş gününde sanayiciler olarak hepimiz işlerimizin başında olduk. Böylece üretim çarklarının hiçbir sorun olmadan dönüyor olduğu mesajını kamuoyuna verdik. 15 Temmuz darbe girişimi, sanayi çarklarını durduramadı." şeklinde konuştu.

Bahçıvan, kurumsal olarak da İSO nezdinde Türkiye'yi ve ekonomiyi bütün dünyaya en doğru şekilde anlattıklarını belirterek, kısa süre içinde hükümet ve uluslararası sermayeli firmaların yönetici ve üyelerini "Türkiye'ye Güvenenler, Türkiye'de Üretenler" toplantısında bir araya getirdiklerini anlattı.

Bu toplantıyla ülkede "ekonomi çarklarının hiçbir sorun olmadan dönmekte olduğu" mesajını tüm dünyaya en güçlü şekilde verdiklerinin altını çizen Bahçıvan, "Bugün özellikle belirtmek isterim ki ülkemiz dünyaya entegre bir ekonomiye sahiptir. Göz bebeğimiz olan sanayi sektörümüz, darbe günlerinde olduğu gibi bugün de geleceğe umutla bakarak ekonomimizin en güçlü sacayağı görevini sürdürmeye devam ediyor." dedi.

"Güçlü Türkiye'nin vazgeçilmez unsuru demokrasidir"

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak ise üç yıl önce, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne göz dikerek, hain bir darbe girişimiyle nice insanı şehit eden Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), milli iradesine bir kez daha sahip çıkan demokrasi kahramanları karşısında hüsrana uğradığını söyledi.

Aziz milletin, iş insanından öğrencisine, gencinden yaşlısına kadar ve her görüşten insanıyla, her bir ferdiyle tek vücut olarak demokrasiden yana olduğunu bir kez daha tüm dünyaya ispatladığını belirten Olpak, "Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devletimizin dik duruşu ve demokrasi çağrısı neticesinde, her zaman olduğu gibi yine birbirimize kenetlendik, zorluğu yine birlikte göğüsledik. Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biri olan 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha minnetle anıyoruz ve bir daha böyle günler yaşamamayı diliyor, olmaması için elimizden geldiğince çalışmamız gerektiğine inanıyoruz." ifadelerini kullandı.

Olpak, Türkiye'nin yaşadığı zor dönemleri her zaman sağduyu ve azimle atlatıp zor süreçlerden daha da güçlenerek çıktığını belirterek, dünyanın önemli ekonomileri arasında yer alan Türkiye'nin küresel boyuttaki stratejik önemi ve cazibe merkezlerinden biri olması sebebiyle dış etkenlere de açık bir konumda olduğuna dikkati çekti.

Geçen yılın ağustos ayında, dövizdeki, Türkiye'nin makroekonomik göstergeleriyle bağdaşmayan volatiliteyle birlikte sıkıntılı bir süreç yaşandığını belirten Olpak, şunları kaydetti:

"Bu manipülatif kur atağına rağmen, ekonomi yönetimimizin ortaya koyduğu tedbirler sonucu, süreci olabildiğince az hasarla atlatmaya çalıştığımız bir dönem yaşıyoruz. Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonunda, ihracatta 168,1 milyar dolar ile tarihi bir rekora imza atarken, ithalattaki pozitif görünüm ile birlikte cari açığımızın azalması noktasında da önemli bir performans ortaya koyduk. İş dünyası temsilcileri olarak el birliğiyle hareket ederek, devletimiz ve milletimizden aldığımız güçle Türkiye’nin küresel ekonomi arenasındaki bayrak taşıyıcısı olmak için var gücümüzle çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.

DEİK olarak Türkiye’nin 'ticari diplomasi' misyonunu üstlenerek çıktığımız bu küresel yolculukta, demokrasi mücadelemizi anlatmaya ve işimizi dünyaya taşımaya devam edeceğiz. Güçlü Türkiye'nin vazgeçilmez temel unsurunun demokrasi, hukuk devleti, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik olduğunun bilinciyle, hedeflerimize ilerleyen yol haritamızda bize düşen her görevi yerine getirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğiz."

"Türkiye yönünü millet rotasında tutacak"

TİM Başkanı İsmail Gülle, "Türkiye, demokrasi adına verdiği haklı mücadelesini, vatandaşından iş dünyasına, siyasete ve ordusuna kadar topyekun birlik içerisinde vermeye devam edecek, dünyanın neresinde olursa olsun, yönünü hep milli rotasında tutacaktır." dedi.

Gülle,  15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türk milletinin topyekun ortaya koyduğu iradesiyle darbelere dur demeyi başardığını belirterek, hıyanet içerisinde kirli planlar yapanlara bundan sonra da böyle bir teşebbüsü akıllarına bile getiremeyeceklerinin en vurucu şekilde gösterildiğini söyledi.

Kahraman Türk milletinin, milli iradenin tartışılmaz gücüyle tanklara, uçaklara ve hain kurşunlara tarihte birçok kez olduğu gibi göğüs gerdiğini dile getiren Gülle, halkın dünya siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir destana ve demokrasiyi sahiplenme mücadelesine imza attığını vurguladı.

Gülle, Türk ticaret diplomasisinin saha neferleri ihracatçıların, hain teşebbüsün direkt olarak gelişen ve büyüyen Türkiye'yi hedef aldığını gayet iyi bildiğini belirterek, Türkiye'nin artık ihracatta büyük atılımlar yapan, savunma ve havacılıktaki başarıları başta olmak üzere teknolojiyi artık sadece kullanan değil, üretebilen, modernize edebilen ve ihraç edebilen bir ülke olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği dinamizm ve ekonomi yönetiminin de destekleriyle, TİM'in 2019'da yeni bir misyon ve vizyon ortaya koyduğunu anlatan Gülle, "Dış ticaret fazlası veren Türkiye' diyerek çıktığımız yolda, 5G vizyonunu, yani, 'Güçlü Türkiye', 'Güçlü Ekonomi', 'Güçlü İhracat', 'Güçlü İnsan Kıymetleri' ve 'Güçlü İhracat Altyapısı' mottolarını oluşturduk. Bugün Türkiye, 2060 yılında 102 milyona giden toplam nüfusu ve 60 milyona yükselecek olan çalışan nüfusu ile büyük bir potansiyel barındırıyor. Nitelikli insan kaynağı yaratmak adına bugünden atılacak olan yapısal reform adımları, hem sanayide hem de içerisinde bulunduğumuz teknolojik dönüşüm döneminin doğurduğu yeni iş alanlarında ülkemizdeki potansiyeli karşılamayı amaçlamalıdır. 2019 yılını 'Sürdürülebilirlik ve Yenilik Yılı' olarak tanımlamamızın da asıl öngörüsü bu potansiyele dayanmaktadır. 15 Temmuz’da birlik olan iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları aracılığı ile ekonomi yönetimine daha etkin katılım başladı. Piyasa ekonomisine dayalı zihinsel, kurumsal ve sektörel boyuttaki dönüşüm, başarıyla hayata geçmeye başladı. Bu da hem Türk toplumunun hem de dünyanın Türkiye algısını daha da güçlendirdi ve ekonomik demokratikleşmesinin güçlendirdiği öz güveni, milli egemenlik, milli irade ve milli ekonominin korunması ve kollanması adına çok daha güçlü bir zemine taşıdı." diye konuştu. 

Gülle, 16 Temmuz 2016 sabahı Türkiye'nin, milli iradenin tüm süreçlere hakim olduğu, bugün ve gelecekte içeriden ve dışarıdan kimsenin artık Türkiye'nin geleceğine, kaderine müdahale etmeye cesaret edemeyeceği bir döneme uyandığını belirterek, "16 Temmuz’dan bu güne olduğu gibi Türkiye, demokrasi adına verdiği haklı mücadelesini, vatandaşından iş dünyasına, siyasete ve ordusuna kadar topyekun birlik içerisinde vermeye devam edecek, dünyanın neresinde olursa olsun, yönünü hep milli rotasında tutacaktır." dedi.

"Kayyumdaki şirketler, sisteme daha yönetilebilir yapılar halinde enjekte edilmeli"
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçen ve Türk Milleti’nin tüm dünyaya demokrasi dersi verdiği 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün üzerinden üç yıl geçtiğini hatırlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece minnetle anılacak olan 15 Temmuz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.

Kaan, FETÖ ile ekonomik mücadelenin aslında ekonominin zayıf yanlarını keşfederek bunlarla mücadele edebilmek ve uzun soluklu çözümler üretmek adına bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

Teori ve görüntüde sorunsuz gibi işleyen ancak uygulama noktasında hata veren ekonomi bileşenlerinin "iktisadi kaçak" olarak tanımlandığını bildiren Kaan, ekonomik modeller işletilirken hesaplamaların, piyasa koşullarında işletilememesinin temel nedeninin sistemdeki iktisadi kaçaklar olduğunu kaydetti.

Kaan, 15 Temmuz sonrasındaki sürecin, ekonomik kaçakları göstermesi adına önemli olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sermaye birikimi yeterli düzeyde olmadığı sürece ekonomik politikaların sürdürülebilirliği tehlike altındadır. Sağlıklı bir finans sektörü ve derin sermaye piyasası ancak sermaye stokunun ülke lehine genişletilmesiyle mümkündür. Bunun için milli sermaye stoku oluşturulması ve yatırımların yerlileştirilmesi, uzun bir süredir MÜSİAD olarak savunduğumuz bir görüştür. Tıpkı toprak reformunun sanayi devrimini hızlandırması gibi dünya, sermaye reformunun milli servet birikimi yaratması ve refahı artırması teorisini çalıştırmaktadır. Örneğin kayyumdaki şirketlerin milli bir unsur olarak yeniden yapılanması ve sisteme, ortaklıklar halinde, temizlenerek aktarılması mümkündür. 

Aynı şekilde reel ekonomik parametrelerin sığ sermaye piyasası ile işletilemeyeceği açıktır. Bunun için alternatif fonlama modellerinin geliştirilmesi ve kayyumdaki şirketlerinin sektörel verimliliklerine göre parçalanarak sisteme daha yönetilebilir yapılar halinde enjekte edilmesi gerekir. Büyümek isteyen sanayiciler açısından hazır kurulu yapılar olan bu firmaların, hızlıca yabancı ya da yerli ortaklıklarla özel sektöre kazandırılması gerekir. Yabancı yatırımın yerlileştirilmesi de bu sayede yeniden yapılandırılabilir. Ancak bu işlemlerde ortaklık yapıları ve yabancı ortağın menşei, yabancının kimlerden oluştuğu ve buraya gelme sebebi gibi sorular bir güvenlik meselesi ciddiyetiyle ele alınmalıdır."

"Hedef istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisiydi"

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise 15 Temmuz’da hain darbe girişiminin hedefinin mevcut siyasi istikrarın yanı sıra 13 yıldır sürekli istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisi olduğunu belirterek, Türkiye'nin ekonomik büyüme performansı, artan refah seviyesi, özellikle dış yatırımlar için cazibe merkezi olmasıyla sürekli yükselen bir grafik çizdiğini anımsattı.

Türkiye'nin darbe girişimiyle 20 milyar dolara yakın bir kayıp yaşadığını kaydeden Aydın, "Darbe teşebbüsü sonrasında, yerinde alınan kararlarla darbenin ekonomiye etkileri zayıflatılmaya çalışılsa da Türkiye aleyhine bu durumu fırsata çevirmeye çalışan zihniyetler tarafından ülkemiz aleyhinde bulunulan kara propagandalar ile darbe teşebbüsünün ekonomimize belirli bir oranda etkisi oldu. Darbenin hemen akabinde, kredi derecelendirme kuruluşlarının takvim dışına çıkarak not düşürmesi, ülkemiz aleyhine çalışan zihniyetlerin fırsatçılığını da ortaya koydu. Bu süreçte özellikle özel sektöre borç veren finansal kuruluşlar baz aldığından dolayı, bu durumun Türkiye’de ekonomik anlamda riskleri artırmaya neden olduğu ve kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz tavır takındıkları net bir şekilde ortaya koyuldu. Yine bu süreçte Türkiye’ye giriş çıkış yapan kişi sayısı bir önceki yıl 115 milyonlara dayanmışken, bu rakam darbenin yaşandığı yıl 80 milyonun altına düştü. Döviz kurları arttı, borsada haftalık büyük düşüşler yaşanarak şirketlerimiz ciddi maddi kayıplara uğradı. Bu kayıp oranı da 80 milyar lirayı buldu. Bir çok insan bankalardan mevduatlarını çekti. Bu oran normal bir güne oranla 2,5 kat daha fazla oldu. Türkiye üzerinde 'siyasi risk var' açıklamaları, yabancı yatırımcıların ülkemizi tercih etmesine engel oldu." şeklinde konuştu. 

Aydın, darbe girişiminin hemen akabinde gerek hükümet gerekse bankacılık, özel sektör ve STK’lardan yapılan ekonomiye ilişkin güven verici açıklamaların, hasarın önlenmesinde büyük etkisi bulunduğuna dikkati çekerek, bu dayanışmanın millet omuz omuza verdiğinde neleri başarabileceğinin somut bir göstergesi olduğunu söyledi.

Kara propagandaların Türkiye düşmanlarının himayelerinde, çeşitli platformlarda sürdüğünü belirten Aydın, "Eli kanlı bu zihniyetler ile mücadelemiz, minnettarlık duyduğumuz kahraman şehitlerimizden aldığımız güç ile artarak devam edecek ve asla son bulmayacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar beyhude bir uğraş ve büyük bir hainlik içendedirler. Türkiye, kamu maliyesinde yer alan güçlü göstergeleri, güçlü bankacılık sistemi ve önüne koymuş olduğu aktif yapısal reformlarla pozitif bağlamda yükselişini sürdürecektir. Darbeci kalıntılarına verilecek en büyük cevap 'güçlü Türkiye' olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.